Ana sayfa

Komünist işçi partisinin

İNŞA SÜRECİ

Komünizmi benimseyenlerin önüne başka hiçbir görev geçiremeyecekleri temel görevleri komünist işçi partisinin inşasıdır. İnşa sürecinin ilerlemesi, komünist programın üretilmesi, komünist yapı ve işleyişe sahip bir örgütlenmenin oluşturulması, bu örgütlenmenin proleter karakter kazanması demektir.

SÜHA ILGAZ

 

KOMÜNİST İŞÇİ PARTİSİ VE KOMÜNİZM

Komünist işçi partisinin hedefi, ulaşmak istediği nihai amaç komünizmdir. Komünist işçi partisinin bütün siyasi mücadelesi, toplumun komünizme götürülmesine yöneliktir. Komünist işçi partisi, komünizm mücadelesine önderlik etmek için çalışır. Bu anlamda komünizm hedefi, komünist işçi partisinin belirleyicisi, onun özelliklerinin en temel tanımlayıcısıdır. Dolayısıyla komünist işçi partisinin özellikleri, daha oluşum sürecinden itibaren, komünizm hedefine, komünizm mücadelesinin koşullarına uygun olarak biçimlenir.

Komünizm, insanlığın ortak zenginliğinden herkesin yararlandığı sınıfsız toplumdur. Komünizm, baskının ve sömürünün olmadığı, herkesin ihtiyaçlarının karşılanabildiği özgürlük ve bolluk toplumudur. Komünizmde, çalışma yaşamsal bir ihtiyaca dönüştüğünden bir zorlamayı gerektirmediği gibi, kıtlık yerini yüksek üretkenlik temeli üzerinde bolluğa bıraktığından ihtiyaçların herhangi bir biçimde kısıtlanmadan karşılanması mümkündür. Komünizm, insanlığın ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen gruplara, sınıflara bölünmediği toplumdur, insanlığın kurtuluşudur. Komünizm, aynı zamanda insanların sınıflara bölünmüşlüğünün bütün kalıntılarının, izlerinin silinmesi, toplumsal eşitsizliklerin, farklılıkların, işbölümünün ortadan kalkması, kafa emeği - kol emeği, kent - kır çelişkilerinin yok olması, yöneten - yönetilen ayrımlarının tarihe karışmış olmasıdır.

Komünizmin insanlığın kurtuluşunu sağlamasının, baskının, sömürünün son bulmasının temeli toplumsal mülkiyettir, özel mülkiyetin ortadan kalkmasıdır. Özel mülkiyetin ortadan kalkması, komünizme ulaşılması ise, sınıflara bölünmüş bir toplumda, aklın topluma egemenliği, diğer bir deyişle, toplumsal çıkarların teker teker toplumun bütün bireyleri tarafından kabul edilmesi yoluyla değil, sınıflar mücadelesi yoluyla mümkündür. Üretimi toplumsallaştırıp mülksüz işçi sınıfını birleştirerek komünizmin maddi koşullarını hazırlayan, son sınıflı toplum kapitalizmin kendisidir. Toplumsallaşan üretimi gerçekleştirirken üretim araçları mülkiyetine sahip olmayan işçi sınıfı, kapitalistleri mülksüzleştirip üretim araçlarına el koyarak üretimin toplumsal niteliği ile üretim araçları mülkiyetinin özel niteliği arasındaki çelişkiyi çözebilecek tek sınıftır. İşçi sınıfı, üretim araçlarını toplumsallaştırarak insanların üretim araçları karşısında farklı konumlarda gruplara bölünmesine son verebilir, kendisiyle birlikte bütün sınıfları ortadan kaldırabilir. İşçi sınıfının sınıfları ortadan kaldırma, komünizm mücadelesinde, komünizm hedefli, bilinçli öncüsü de, komünist partisidir. Bu anlamda, insanlığın kurtuluşunun gerçekleşmesi, işçi sınıfının eylemiyledir, komünist partisinin önderliğinde işçi sınıfının eseridir.

Komünizm, devletin ortadan kalkması, yönetme - yönetilme ilişkisinin son bulmasıdır. İşçi sınıfının bunu gerçekleştirmesinin yolu, bütün toplumu kendi düzeyine yükseltmesidir. Herkes toplumu yönetmeye katıldığında, herkes yönettiğinde, kimse yönetilmiyor demektir. Bu da yöneten - yönetilen ayrımının ortadan kalkmasına karşılık gelir.

Toplumun sınıflara bölünmesini, yöneten - yönetilen ayrımını ortadan kaldıracak güç, işçi sınıfıdır. Ama bunu gerçekleştirebilmek, toplumun geri kalanını kendi düzeyine yükseltebilmek için, işçi sınıfı, öncelikle kendi içinde, yönetime yığınsal katılımı sağlayabilmiş, yöneten - yönetilen ayrımını giderebilmiş olmalıdır. Bu, toplumu komünizme götüren işçi sınıfı egemenliğinin, devletinin, işçi sınıfının bütününün eşitliği, özgürlüğü, yönetimi biçiminde olması, işçi sınıfının bütünü için demokrasi olması demektir. Komünist işçi partisi, komünizm hedefinin temsilcisi, toplumda sınıfların, yöneten - yönetilen ayrımının ortadan kaldırılması mücadelesinin bilinçli öncüsü olarak, işçi sınıfının yığınlarının ve giderek bütün toplumun yönetime katılımının geliştirilmesi çabalarının da başını çekmek durumundadır. Komünist işçi partisinin işçi sınıfı devletinde önderliği, bu önderliğin komünizme kadar sürmesi, aynı zamanda bu mücadelenin ilerlemesinin, yöneten - yönetilen ayrımının aşılmasıyla devletin ortadan kaldırılabilmesinin de bir güvencesidir.

Toplumu komünizme götürecek olan işçi sınıfıdır; işçi sınıfının egemenliği, devleti aracılığıyla toplumu dönüştürmesi, sınıfları ortadan kaldırmasıdır. Diğer bir deyişle, toplumun komünizm doğrultusunda dönüşümü, burjuvazinin iktidarını yıkarak egemenliğini kuran işçi sınıfının sınıfları ortadan kaldırarak bütün toplumsal ilişkileri kökünden değiştiren sosyalist devrimidir. İşçi sınıfının komünizm doğrultusundaki eylemi, önceki hareketlerden farklı olarak, yığınların kendi çıkarları için hareketidir. Bu anlamda sosyalist devrim büyük çoğunluğun bilinçli kendi eylemidir. Toplumun büyük çoğunluğunun kendi çıkarlarını sosyalist devrimde görmesi, bu harekette yer alması ise, işçi sınıfının toplumsal mücadele içinde hegemonya kurmasını, bütün ezilenlerin öncülüğünü kazanmasını gerektirir. İşçi sınıfının toplumsal hegemonya mücadelesinde önderi de komünist partisidir. Ezilenleri işçi sınıfının yanına kazanmak, onların işçi sınıfını desteklemelerini sağlamak, komünist işçi partisinin, bütün toplumsal sorunların çözümünü komünizme bağlayarak komünizmi toplumun önüne siyasi bir seçenek olarak koymasından geçer. Çeşitli toplumsal mücadelelerde diğer ezilen sınıf ve kesimlerin işçi sınıfının yanında, peşinde yer alması ve işçi sınıfının bu mücadelelerde önderliği kazanması, aynı zamanda komünist partisinin bu kesimleri işçi sınıfının ardında mücadeleye, işbirliğine veya ittifaka çekme ve işçi sınıfı ve komünizmin bağımsızlığını koruma ve önderlik mücadelesini yükseltme çabalarına bağlıdır.

Sosyalist devrim toplumun bir azınlığının çoğunluğuna karşı hareketi değildir. İşçi sınıfının toplumsal hegemonyasına, toplumun çoğunluğunun desteğini kazanmasına dayanır. Ama sosyalist devrim, sınıflardan bağımsız bir çoğunluğun değil, bir sınıfın, işçi sınıfının eylemidir. Diğer ezilen kesimler değil, yalnızca işçi sınıfı, toplumsallaşan üretimin birleştirdiği ve üretim araçlarının mülkiyetine sahip olmayan işçi sınıfı, sosyalist devrimi başarma, kendisiyle birlikte bütün sınıfları ortadan kaldırarak toplumu komünizme götürme yeteneği taşır. Bu yüzden sosyalist devrimin, komünizm mücadelesinin başarısı açısından işçi sınıfının bağımsızlığı ve önderliği belirleyici önemdedir. Bunun siyasi mücadele ve işçi sınıfının siyasi öncüsü düzeyinde somutlanması ise, komünist partisinin ideolojik, politik, örgütsel bağımsızlığıdır, bu partinin diğer sınıfların temsilcilerini kendi saflarında birleştirmemesi ve bütün ezilenlerin değil, yalnızca işçi sınıfının partisi olmasıdır.

Hedefi komünizm ve toplumda yöneten - yönetilen ayrımının kaldırılması olan ve bunu da işçi sınıfı demokrasisi –işçi sınıfının kendi içinde yöneten - yönetilen ayrımını kaldırmakla başlayan işçi sınıfı demokrasisi– yoluyla gerçekleştirmek durumunda olan komünist siyasi hareketin yapısı da bu özelliklerini yansıtır. İşçi sınıfının komünist politikası, işçi sınıfı adına bir grup politikacı tarafından değil, doğrudan doğruya işçi hareketinin kendisi tarafından, işçi sınıfının eylemi aracılığıyla toplumun önüne konulan siyasi seçenektir. Bundan da öteye, işçi sınıfının komünist siyasi hareketi, işçi sınıfının bilinçsizce desteklediği değil, gövdesini oluşturduğu siyasi harekettir.

Komünist siyasi seçeneğin işçi sınıfında maddi bir güce kavuşması, işçi sınıfı hareketi tarafından toplumun önüne konulması, işçi sınıfının bu komünist siyasi seçeneği benimsemesine, bilinç ve örgütlenme düzeyinin belirli bir aşamaya ulaşmasına karşılık gelir. Bunun için işçi sınıfı burjuva ideolojisinin egemenliğinden kurtulmalı, bütün sınıfların birbirleriyle ve devletle ilişkileri konusunda komünist bir bakış açısı kazanarak siyasi sınıf bilinci edinmelidir. Ancak yığınlar kendi deneyleriyle öğrenirler. Kitlesel siyasi ajitasyon da onlara dışarıdan seslenerek değil, doğrudan kitle mücadelesinden kalkarak gerçekleştirilebilir. İşçi sınıfının komünist siyasi seçeneği benimsemesi doğrultusunda sürdürülecek çalışma da, ancak onun gündelik hareketi içinde yer alan, bu harekete önderlik eden siyasi hareket tarafından gerçekleştirilebilir. Her günkü mücadelesinde işçi sınıfına önderlik eden, onun önderliğini kazanan komünist siyasi hareket, keskin dönüm noktalarında, önderlik konumu sayesinde bu koşulları siyasi gerçekleri teşhir ve çözümün komünizm olduğunu gösterme doğrultusunda değerlendirebilir. Böylece toplumsal altüst oluş dönemleri ve burjuva ideolojik egemenliğin kırıldığı anlardan yararlanıp sınıfın hareketinin üstünde yükselen bir politik seçenek olarak komünizmin geniş yığınlar tarafından benimsenmesini sağlayabilir.

Komünist işçi partisi, işçi sınıfının yığınlarını politikalarına kazanmaya çalışır, bu doğrultuda düzenli, sürekli bir çalışma sürdürür. Bu çabaların başarıya ulaşması, devrimin öngünü gibi, burjuva ideolojik egemenliğin kırıldığı büyük altüst oluş dönemlerini gerektirir. Ama bunun önkoşulu, bu çalışmanın işçi sınıfının gündelik hareketinin önderliğini kazanmış, bu harekete önderlik eden siyasi hareket tarafından sürdürülmesidir. Hareket daha çok ekonomik nitelikli ya da böyle bir çerçeveyi ağırlıklı olarak aşmayan talepler doğrultusunda da olsa, her günkü mücadele içerisinde ona önderlik eden, yığınların güvenini her gün yeniden kazanan komünist siyasi harekete, bunlardan kalkarak siyasi gerçeklerin komünizm açısından sergilenmesiyle yığınları komünist politikalara kazanmanın, gündelik mücadelenin siyasi boyutlar aldığı anlarda da toplumsal siyasi mücadelede işçi sınıfı hareketinin bütünlüğünü koruyarak bağımsız tavrını yükseltmenin olanağını sağlar. İşçi sınıfı hareketinin bütünlüğünü koruyacak, kısmi ve anlık çıkarlarını, taleplerini genel ve nihai olanlarına bağlayacak, diğer sınıflar karşısında bağımsız tavrını ortaya koymasını sağlayacak olan komünizmdir, komünizmin önderliğidir. İşçi sınıfının toplumsal siyasi mücadelede yer alması, temsil edilmesi, komünist önderliğine sahip olmasına bağlı olduğu gibi, işçi sınıfının bağımsız siyasi hareketi de, genel ve nihai çıkarlarını ifade eden komünizm hedefli hareketidir. Bu anlamda, işçi sınıfının komünist siyasi hareketi, işçi sınıfı hareketinin komünist önderliğine sahip olduğu, komünizmin önderlik ettiği düzeyidir. Komünist işçi partisi de hareketin bu düzeyde kazandığı isimdir.

KOMÜNİST İŞÇİ PARTİSİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Komünist işçi partisi ifadesi üç temel yönün bileşimine karşılık gelir: komünist program, politik hat; işçi sınıfına dayanma; komünist örgütlenme ilkelerine uygun siyasi parti örgütlenmesi ve çalışma tarzı.

Komünist program, işçi sınıfının mevcut koşullardan nihai hedefine, komünizme kadar mücadelesinin koşullarının çözümlenmesine dayanarak komünist işçi partisinin politik hattını ifade eden en temel belgesidir. Politik stratejilerin, taktiklerin temellerini koyup gündelik kararların kendisine uygun olarak alınacağı çerçeveyi çizerek partinin politikalarına yol gösterir. Böylece komünist program, gündelik politikaların nihai hedefe tabi kılınmasıyla, her günkü mücadeleler içerisinde sınıfın bağımsızlığının korunmasına, bir bütün olarak komünist partinin politikasının komünizm hedefine bağlanmasını sağlamaya hizmet eder.

Komünist işçi partisi, sınıflar üstü ya da sınıflar dışı bir kitle partisi değil, bir sınıf partisidir, işçi sınıfının partisidir. İşçi sınıfının sınıfsal çıkarlarını temsil eden komünist işçi partisi, organik bileşimi açısından da işçi sınıfına dayanır; diğer sınıfların acil çıkarlarının doğrudan temsilcisi olmadığı gibi, örgütlenmesinde de işçi sınıfı dışındaki sınıfları sınıf olarak içermez. Komünist işçi partisi, işçi sınıfının toplumsal politik mücadele içerisinde diğer ezilen sınıf ve tabakaları yanına çekip onlara önderlik etmesini sağlamaya böylece işçi sınıfının toplumsal hegemonyasıyla diğer sınıfların hareketlerini ortak hedeflere doğru yönlendirmeye çalışırken, işçi sınıfı dışındaki sınıf ve tabakalar arasında sürdürdüğü pratik çalışmasında da bu perspektifi gözetir, işçi sınıfının siyasi bilincini geliştirmek için siyasi gerçekleri açıklama kampanyasına bilgi toplamanın yanısıra, bu sınıfların işçi sınıfının yanına, arkasına çekilmesini, koşullar ölçüsünde işçi sınıfıyla işbirliği ve ittifaklarının gerçekleştirilmesini ve bu sırada onlara işçi sınıfının önderliğini amaçlar.

Komünist işçi partisinin sınıfsal temeli işçi sınıfıdır, üyelerinin çoğunluğu işçi sınıfından gelir, diğer sınıflardan gelen üyeleri ise, kendi sınıflarının çıkarları yerine işçi sınıfının mücadelesini, koşullarını benimsemiş, işçi sınıfıyla kendilerini özdeşleştirmiş olanlardır. Ama komünist işçi partisi, sınıf mücadelesi içerisinde işçi sınıfının bütününü temsil etmekle birlikte, örgütlenmesi, işçi sınıfının bütününü değil, yalnızca onun komünist parçasını içerir, komünist siyasi faaliyet sürdüren öncü kesimiyle sınırlıdır. İşçi sınıfının komünist öncüsünün komünist örgütlenme ilkelerine uygun oluşturduğu partisidir.

İşçi sınıfının komünist partisi, örgütlenmesinin yapısı ve faaliyetiyle de diğer bütün örgütlerinden ayrıdır. Örgütlenme ve çalışma tarzı, politik hat ve organik bileşim gibi, komünist işçi partisinin belirleyici özelliklerini oluşturur. Bu anlamda komünist partisi, işçi sınıfının herhangi bir örgütlenmesi değil, belirgin, somut ilkelere uygun biçimlenmiş siyasi örgütüdür.

Diğer sınıfları sınıf olarak kendi içinde örgütlemediği gibi, örgütlenmesi işçi sınıfının bütününü içermeyen komünist işçi partisinin demokrasisinin, eşit hak ve özgürlüklere sahip üyelerinin sınırları, işçi sınıfının komünist öncüsünden, komünist siyasi mücadeleyi sürdüren kesiminden geçer. Sınıfın bütününü ise, kendi örgütünün dışındaki bağlı organlar, taraftarlar ve genel olarak sınıf mücadelesi içerisinde etkisi altına aldığı, önderlik ettiği sınıfın tek tek bireyleri aracılığıyla harekete geçirir. Bir yandan sınıfın bütününü harekete geçirir, ona önderlik ederken bir yandan da kendisini, iç demokrasisini komünist öncüyle sınırlayan komünist işçi partisinin örgütlenmesi, bu anlamda kesin, belirgin sınırlara sahiptir. Komünist işçi partisinin hedefine uygun olarak kendi içerisinde yöneten - yönetilen ayrımının giderilmesini, üyelerin haklarının, özgürlüklerinin eşitliğini, katılımını, yönetimini, kolektif iradesinin gerçekleşmesini sağlayan ise demokratik merkeziyetçi işleyiştir.

Demokratik merkeziyetçilik, bütün parti üyelerinin organ üyeleri olmalarına, partinin bütün örgütlenmesinin, çalışmasının organlar tarafından gerçekleştirilmesine, yönetici organların kendi örgütleri tarafından kongrelerde seçilmelerine dayanır. Fabrika, işyerleri hücreleri temeli üzerinde yükselen komünist işçi partisinin örgütlenmesi, komünist çalışmayı ve aynı zamanda sınıfın mücadelesini yerel, bölgesel düzeylerden ülke ve dünya ölçüsüne kadar merkezileştiren bir yapıda olduğu gibi, işbölümü, uzmanlaşma temelinde bir kurumsallaşmayı gerçekleştirir. Bu temel üzerinde komünist çalışmanın, her gün, sistemli ve düzenli olarak sürdürülen, sürekliliği gözetilen, profesyonelce bir çalışma niteliğinde olması zorunludur. Bu doğrultuda, ajitasyon, propaganda, örgütlenme çalışmalarının; geniş kitlelere yönelik yaygınlaşma çalışmalarının ve niteliğin geliştirilmesine yönelik daha dar eğitimlerin; mücadelenin sürekliliğini, güvenliğini sağlamak üzere siyasi koşullardaki değişimlere hazırlıklılığın; açık ve gizli, yasal ve yasadışı çalışmaların, gizlilik kurallarının belirleyiciliğinde, ayrılmaz biçimde ve koşulların gerektirdiği ölçüler içinde birleştirilmesi de yine düzenliliğin, sürekliliğin, profesyonelliğin gerekleridir.

HAZIRLIK DÖNEMİ

Komünist işçi partisi, komünizm hedefli bir politik çizgiye sahip, organik olarak işçi sınıfının parçası, komünist örgütlenme ve çalışma ilkelerine uygun bir yapıdır, işçi sınıfının öncüsüdür. Ama bu yapı bir anda ortaya çıkamaz. Komünist işçi partisinin oluşumu, gelişimi bir süreçtir, bu hedef doğrultusunda sürdürülen bilinçli, planlı ve sürekli bir çabanın, bir inşa çalışmasının ürünü olan bir süreç.

Komünist işçi partisinin yaratılması, komünizmi benimseyenlerin kendisine ulaşıncaya kadar, önüne başka hiçbir görev geçiremeyecekleri hedeftir, temel görevdir. Komünist işçi partisi hedefine ulaşılması, onun temel özelliklerinin varlığını, oluşumunu gerektirir. Hem komünist bir program üretilmiş, hem komünist ilkelere uygun işleyen bir örgütlenme oluşturulmuş, hem de bu örgütlenme sınıfın önderliğini kazanmış olmalı, bunların ayrı ayrı her biri yaratılmış olmalıdır.

Bu temel özelliklerin her birinin yaratılması ayrı ayrı gereklidir, çünkü hiçbiri bir diğerini otomatik olarak, kendiliğinden yaratamaz. Komünist program, bilimsel bir yaklaşım içerisinde sürdürülen özel bir teorik çalışmaya dayanmalıdır. Örgütsel yapı ve işleyişte komünist örgütlenme ilkeleri benimsenmiş ve yerleştirilmiş olmalıdır. Aynı zamanda bu örgütlenme, sürdürdüğü pratik çalışmasıyla, gündelik mücadelesi içerisinde işçi sınıfının öncüsü, önderi, siyasi temsilcisi konumuna yükselmiş olmalıdır.

İşçi sınıfının komünist önderliğine sahip olması, komünizm ile işçi sınıfı hareketinin birleşmesi, çakışmasıdır. Komünizm hedefinin, komünist siyasi çizginin, işçi sınıfında maddi güce kavuşmasıdır ve aynı zamanda da, işçi hareketinin, genel ve nihai hedefleri doğrultusunda birleşmesi, sınıf mücadelesinde bağımsız bir siyasi güç olarak yer almasıdır. Sınıfın yığınlarıyla birleşme, önderliklerini kazanma doğrultusundaki çalışma, dışarıdan kitlelere seslenen değil, onların içinde, gündelik mücadelelerinde yer alarak bu mücadele içerisinde öne çıkmaya çalışarak sürdürülen bir çalışmadır. Bu çalışmayı başarmanın önkoşulu ise, işçi sınıfının parçası olmak, örgütlenmenin işçi sınıfı karakteri kazanmış olmasıdır.

Bu anlamda, komünizmle işçi hareketinin bileşimini, komünist işçi partisinin yaratılmasını sağlayabilmek, önkoşul olarak, işçi sınıfının parçası olan, faaliyetlerini işçi sınıfı temeli üzerinde sürdüren komünist örgütün varlığını gerektirir. Ancak böyle bir proleter komünist örgüt, komünist işçi partisi hedefine ulaşılmasını, bu temel görevin yerine getirilmesini sağlayabilir.

Komünist işçi partisi hedefi doğrultusunda temel bir ihtiyaç, organik olarak işçi sınıfının parçası olan bir komünist örgüttür, komünist bir işçi örgütüdür. Buna bağlı olarak, komünist işçi partisinin yaratılması hedefine sahip olan komünist bir örgüt, pratik örgütsel çalışmalarında, bileşiminin proleter bir nitelik kazanmasını önüne ilk amaç olarak koymalı, bütün çalışmasını bu amaca yöneltmelidir. Bu durumda, organik bileşimi proleter bir karakter kazanıncaya kadar komünist örgüt, bütün pratik siyasi faaliyetini işçi sınıfı içerisinde sürdürmeli, bütün gücüyle işçi sınıfı arasında çalışmalı, doğrudan siyasi faaliyet sürdüren bütün organlarını, taban örgütlerini işçi sınıfı saflarında oluşturmalıdır.

Komünist örgüt, proleterleşmek için, siyasi faaliyeti işçi sınıfı içerisinde sürdürmelidir. Komünist siyasi faaliyet ise, ajitasyon, propaganda, örgütlenme çalışmalarının birlikteliğini gerektiren, işbölümü ve uzmanlaşmaya dayanan, profesyonelce sürdürülen, sürekliliği güvenceye alınmış siyasi faaliyettir. Ama bu biçimde profesyonelce siyasi faaliyet, maddi ve manevi olarak asgari bir birikimi, hazırlığı gerektirir.

Komünizmi benimseyenlerin atmaları gereken ilk adım, bütün güçleriyle işçi sınıfı arasında profesyonelce siyasi faaliyet sürdürmek üzere güçlerini, iradelerini birleştirmeleri, örgütlenmeleridir. Böyle bir siyasi faaliyet belirli bir birikimi gerektirdiğine göre, bunun yeterli olmadığı koşullarda, bu birikimin sağlanması için bir hazırlık çalışması kaçınılmaz olarak öne çıkar. O zaman komünizmi benimseyenlerin ilk görevi, profesyonelce siyasi faaliyet sürdürmek için gereken birikimi sağlamak üzere hazırlık çalışması yapmak olur. Ancak bu çalışma da, kendiliğinden, örgütsüz bir faaliyet değil, planlı, örgütlü, yine komünist ilkelere uygun bir örgütlenmenin gerçekleştirdiği faaliyettir.

KOMÜNİST İŞÇİ PARTİSİNİN İNŞA SÜRECİ AÇISINDAN RSDİP TARİHİ

Komünist işçi partisinin inşa süreci üzerinde dururken belirli tarihsel deneyimlerin de göz önüne alınması yararlı olabilir. Komünist işçi partisine evrensel bir model olarak ise, politik çizgisi, örgütlenme ve mücadele anlayışı ve deneyimleri üzerinde Komünist Enternasyonal’in kurulduğu Rusya Komünist Partisi (Bolşevikler), hemen en öne çıkar. RKP(B)’nin –işçi sınıfının komünist dünya partisi Komintern’de en gelişkin biçimlerini almış olan– siyasi, örgütsel, sınıfsal nitelikleri, komünist işçi partisinin temel özelliklerini en iyi biçimde ifade eder.

Öte yandan RKP(B) de bir tarihsel sürecin ürünüdür. Bolşevik Parti, Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisi içindeki ayrışma üzerinde biçimlenmiş, çeşitli dönüm noktalarından geçerek bağımsız bir parti olmuş ve söz konusu temel özelliklerini de bütün bu sürecin sonucunda kazanmıştır. Bu açıdan Rusya Komünist Partisi tarihi, komünist işçi partisinin inşa süreci için aynen uygulanmaya çalışılacak bir model gibi görülmemelidir. Buna karşılık bu tarih, komünist işçi partisinin temel niteliklerinin oluşumuna hizmet eden yönler ile buna uygun düşmeyen yönler birbirlerinden ayırt edilerek ele alınabilir. Bu durumda, sürecin ilerletilmesine uygun yönleri benimseyip bunun önünde engel teşkil eden gelişmelere karşıt tutum alarak RSDİP ve RKP tarihinden, komünist işçi partisinin oluşum süreci konusunda ders çıkartmak mümkün olur. Diğer bir ifadeyle, bu tarih, inşa sürecinin aşamalarının tıpatıp izleyeceği bir modele karşılık gelmese de, eleştirel bir yaklaşımla, komünist işçi partisinin inşa sürecine ilişkin bir değerlendirme için zengin malzeme oluşturur.

Rusya’da komünist partinin oluşum ve gelişim tarihine ilişkin en önde gelen referanslar, Lenin’in yazılarıdır. Ancak Lenin’in yazılarının da, Bolşevik Parti’nin RSDİP içerisinde biçimlenişi sürecini yansıttığını akılda tutmak, dolayısıyla bunları günün koşulları, cereyan etmekte olan tartışma ve mücadeleler ve sürecin daha sonraki gelişimi içerisinde değerlendirmek gerekir. Ayrıca Lenin’in devrimci ve marksist olduğu, ilk yazılarını yazdığı tarih, Rusya’da marksizmin artık doğmuş olduğu ve işçi sınıfının siyasi hareketi, partisi olmaya ilerlediği dönemdir. Marksizmin, komünizmin, ya da o tarihteki adlandırılmasıyla sosyal-demokrasinin ilk ortaya çıkışı, doğuşu ve bu sırada geçirdiği evreler, Lenin’den önceki döneme aittir.

RSDİP’in doğuşu, daha önce Kurtuluş Sosyalist Dergi’de Ekim Devrimi çerçevesinde (Kurtuluş Sosyalist Dergi 2, Şubat 2002, s. 31) ele alınmış olmakla birlikte, burada yeniden özetlenebilir.

Rusya’da işçi hareketleri, 18. ve 19. yüzyıllardan itibaren gelişmişti. Bu işçi hareketleri içerisinde, 1875’te Güney Rusya İşçileri Birliği, 1878’de Kuzey Rusya İşçileri Birliği kurulmuştu. Bu gizli işçi çevreleri sendikal nitelik taşımakla birlikte, Batı Avrupa’da bulunup sosyal-demokrasiyle, marksizmle tanışan işçiler, sosyalizmi taşıyarak örgütlenmelerinin programlarına yansıtmışlardı.

Aynı dönemlerde Rusya’da Çarlığa karşı bir devrimci hareket de gelişmişti. 1825 Dekabrist ayaklanması ve 1840’ların radikalizminin ardından 1860’larda narodizm (halkçılık) ortaya çıkmış ve devrimci harekete damgasını vurmuştu. Önceleri aydın hareketi niteliğinde olan narodizm, suikastlar düzenleyerek köylü ayaklanmasını başlatıp Çarlığı devirmekte başarılı olamayınca, 1870’lerde kitleci bir çizgiye yönelmiş, köylüleri bilinçlendirmek üzere yüz binler köylere gitmiştir. Bu sırada narodnikler, köylülere ulaşabilmek amacıyla işçiler arasında da çalışma yapmışlar, ancak bütün çabalara rağmen köylülerin devrimci eyleme geçirilmesinin başarılamaması üzerine 1880’lerde narodnik hareket içerisinde yeniden terörist bir çizgi gelişmiştir. Bu dönemde, ‘kitleci’ ve ‘terörist’ eğilimler arasındaki mücadele sırasında, işçiler arasında çalışma sürdüren narodnik bir grup, Plehanov ve arkadaşları ise, farklı bir doğrultuya girerek marksizme yöneldi.

Plehanov, Axelrod, Zasuliç, Deutsch ve Ignatov’un 1883’te yurtdışında oluşturduğu Emeğin Kurtuluşu grubu, marksist eserleri Rusça’ya çevirip çeşitli çevrelere ulaştırarak, ayrıca program taslakları hazırlayarak marksist teoriyi savundu, narodizmle ideolojik hesaplaşmayı gerçekleştirdi. Emeğin Kurtuluşu grubunun çalışmaları, marksist teorik biçimlenmeyi sağlayarak Rusya’da gelecekteki işçi sınıfı partisinin temellerini döşedi.

Bu teorik temeller üzerinde, eğitim grupları oluşturarak, Pazar okulları gibi işçi okullarını kullanarak işçileri eğiten marksist çevreler gelişti. İşçilerin yalnızca politika değil, bilimler, tarih, toplum, her türlü konuya ilişkin bilgi edinmek için büyük bir istek ve çaba ile katıldıkları propaganda çevrelerinin çalışmalarıyla, çeşitli alanlarda bilgili, aydın işçiler ortaya çıktı.

Rusya’da marksist hareketin gelişimindeki bir sonraki aşama ise, az sayıda ileri işçinin eğitilmesinden işçi sınıfının geniş kesimleriyle ilişkilenilmesine geçmek üzere, hareketin ağırlıklı siyasi çalışma biçimi olarak propagandadan ajitasyona geçilmesi oldu. Bu biçimde, 1895’te Lenin, Martov ve arkadaşlarının kurduğu St. Petersburg İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliği, ardından başka şehirlerde kurulan İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birlikleri ve Yahudi İşçiler Birliği (Bund), fabrikalardaki ekonomik mücadeleye katılıp yığınsal grevler örgütleyerek işçi sınıfının önderliğini kazandılar. Bu temel üzerinde 1898’de 1. Kongresinde Rusya Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin kuruluşu ilan edildi.

1. Kongrenin hemen ardından Çarlık polisinin darbesiyle merkezi örgütlenmeden yoksun kalan RSDİP, bağımsız yerel örgütlerinin toplamı durumuna düşmüştü. Plehanov, Axelrod, Zasuliç, Lenin, Martov ve Potresov’un 1900’de çıkardıkları İskra’nın önde gelen çabalarıyla 1903’te toplanan 2. Kongrede, yerel örgütlerinin Rusya çapında işçi sınıfına toplumsal siyasi mücadelelerde önderlik eden tek bir merkezi parti olarak birleştirilmesiyle, RSDİP, yeniden merkezi yapıya kavuştu. Ülke çapında siyasi mücadele yürütmek üzere yerel örgütlerin merkezi partide birleştirilmesi döneminde, aynı zamanda, işçi sınıfına sosyalist siyasi bilinç kazandırmak amacıyla siyasi ajitasyon ön plana çıkmıştı. 2. Kongrede meydana gelen Bolşevik - Menşevik ayrılığı ise, komünist işçi partisinin temel özelliklerinin somutlandığı Bolşevik Partinin, işçi sınıfının bağımsız siyasi temsilcisi olarak gelecekteki gelişmesinin başlangıcını oluşturuyordu.

Bundan sonra da Rusya’da marksist partinin gelişiminde komünist işçi partisinin inşa sürecinin evreleri gözlenebilir. Parti, aralıksız sürdürdüğü siyasi ajitasyonla, toplumsal altüst oluş, devrimci yükseliş koşullarının bulunduğu 1905’te, 1912’de ve 1917’de işçi sınıfının kitlelerini marksizme kazanarak kitle partisi haline geldi. Toplumsal politik mücadeleyi işçi sınıfının maddi gücüyle gerçekleştirerek işçi sınıfının bütün ezilenlere önderliğini, toplumsal hegemonyasını sağlayıp Ekim Devrimini başardı ve işçi sınıfının egemenliğini, diktatörlüğünü kurup onun yönetici partisi oldu.

RSDİP ve RKP tarihi üzerinden, komünist işçi partisinin gelişimi birbirlerini izleyen belirli evreler olarak sıralanabilir: teorik temellerinin yaratılarak komünizmin diğer akımlardan ayrılması, propaganda aracılığıyla komünizmin işçi sınıfına ulaştırılarak ileri işçiler tarafından benimsenmesi, ekonomik ajitasyonla komünizmin işçi hareketinin önderliğini kazanıp onunla çakışması, siyasi ajitasyonla işçi sınıfının siyasi bilincini geliştirerek komünist işçi partisinin kitleselleşmesi, işçi sınıfının politik mücadelesiyle toplumsal hegemonya kurarak devrimin ve işçi sınıfı iktidarının başarılması, yönetilmesi.

Lenin de, 1914’te yazdığı İşçi Sınıfı Hareketinde İdeolojik Mücadele başlıklı makalesinde marksist hareketin gelişiminin evrelerine değiniyordu:

“Rusya’da Marksizmin kitlesel işçi sınıfı hareketi ile bağlarının yirmi yıllık tarihi ... 1894-95’e kadar böyle bağlar yoktu. Emeğin Kurtuluşu grubu yalnızca Sosyal-Demokrat hareketin teorik temellerini döşedi ve işçi sınıfı hareketine doğru ilk adımı attı.

Ancak 1894-95’teki propaganda ve 1895-96 grevleri, Sosyal-Demokrasi ve kitlesel işçi sınıfı hareketi arasında sağlam ve kopartılamaz bağlar kurdu.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 20, s. 278)

Öte yandan, 1902’de RSDİP 2. Kongresi öncesinde Lenin, Ne Yapmalı?’da bu aşamaları –biraz farklı biçimde–şöyle sayıyordu:

“Birinci dönem, on yılı kapsar, aşağı yukarı 1884’ten 1894’e kadar. Bu dönem, sosyal-demokrasinin teori ve programının yükselme, ve pekişme dönemiydi. Yeni akımın Rusya’daki yandaşları sayıca çok azdı. Sosyal-demokrasi bir işçi sınıfı hareketi olmaksızın varlığını sürdürüyordu, ve bir siyasal parti olarak, gelişmesinin rüşeym aşamasındaydı.

İkinci dönem, üç ya da dört yılı kapsar — 1894-1898. Bu dönemde sosyal-demokrasi, sahnede, bir toplumsal hareket olarak, halk yığınlarının bir atılımı olarak, bir siyasal parti olarak göründü. Bu, hareketin çocukluk ve delikanlılık dönemidir. ... 1898 ilkyazında partinin kurulması, bu dönemin sosyal-demokratlarının en çarpıcı ve aynı zamanda da sonuncu hareketi oldu.” (Lenin, Ne Yapmalı?, s. 218)

Lenin, Ne Yapmalı?’da teorik biçimlenme ve işçi çevrelerine yönelik propaganda çalışması evrelerini birbirlerinden ayırmayıp birinci dönem olarak nitelemekte, ekonomik ajitasyonla işçi sınıfının önderliğini kazanan İşçi Sınıfının Kurtuluşu İçin Mücadele Birliklerinin gelişerek RSDİP’i kurdukları dönemi de ikinci dönem olarak adlandırmaktadır. Bunun ardından, ekonomik ajitasyondan politik ajitasyona geçme çabaları içerisinde, bir anlamda bu geçişin sıkıntı ve bunalımını yaşadıkları, içinde bulundukları dönemi ise, üçüncü dönem olarak saymaktadır.

Mart 1905’te, işçi sınıfının kitlesel biçimde ileri atıldığı devrim koşullarında, eski olağan görevleri de unutmadan, yığınları kapsayacak çevreler gibi, çok sayıda çeşitli yeni örgütlenmeler yaratılmasını savunduğu Yeni Görevler ve Yeni Güçler başlıklı makalesinde ise, Lenin, geçirdiği dönüşümleri sıralayarak hareketin evrelerine işaret ediyordu:

“Sosyal-Demokrasinin gelişimi ile bağlantılı olarak Rusya’da kitlesel işçi sınıfı hareketinin gelişimi, üç dikkate değer geçişle göze çarpar. Birincisi dar propaganda çevrelerinden kitleler arasında yaygın ekonomik ajitasyona geçişti; ikincisi geniş ölçekte siyasi ajitasyona ve açık sokak gösterilerine geçişti; üçüncüsü gerçek iç savaşa, doğrudan devrimci mücadeleye, silahlı halk ayaklanmasına geçişti. Bu geçişlerin her biri, bir yandan esas olarak bir doğrultuda çaba gösteren sosyalist düşünce tarafından, diğer yönden yaşam koşullarında ve işçi sınıfının bütün zihniyetinde meydana gelen derin değişimler tarafından, aynı zamanda da işçi sınıfının giderek daha geniş tabakalarının daha bilinçli ve aktif mücadeleye çekilmesi olgusu tarafından hazırlanmıştı. ... Ama bütün bunlar birden, yalpalamadan, Sosyal-Demokrat hareket içerisinde akımlar mücadelesi olmadan, çoktan ölüp gömüldüğü sanılan eskimiş görüşlere dönüşler olmadan meydana gelmedi.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 8, s. 211)

Burada, gelişmenin belirli evrelerini saptarken, bunların ileriki evrelere dönüşebilmeleri, ilerlemenin sağlanabilmesi için, koşullara uygun değişimin önemini de vurgulamak gerekir. Her evrenin kendi içinde mutlaklaştırılması gelişmenin önünde engel teşkil etmiş, aşılması için mücadele edilmesini gerektirmiştir. Teorik biçimlenme sırasında yasal basından yararlanırken ‘yasal marksizm’; propaganda çevrelerinde ileri işçiler eğitilirken sınıfın yığınlarından kopan aydın işçiler; ekonomik ajitasyonla işçi sınıfının önderliğini kazanırken siyasi mücadeleyi küçümseyen ‘ekonomizm’; siyasi mücadelenin ekonomik mücadeleden ayrımları ve siyasi örgütlenmede profesyonel devrimci karakter vurgulanırken de daha sonra devrimci yükseliş döneminde partinin kitleselleşmesine karşı direnç eğilimi gelişmiştir. Bu anlamda, öncelikle içinde bulunulan dönemin özgünlüğü, belirleyici özellikleri saptanırken diğer yandan da koşullara bağlı olarak, farklı boyutları da içerebilecek ve hareketin bir ileri evreye yükselebilmesini sağlayacak biçimde çeşitli yönlerin bütünlüğünü kurabilmek önem taşımaktadır.

Rusya’da Ekim Devrimini gerçekleştirerek Sovyet iktidarını kuran işçi sınıfının önderi Bolşevik Parti, komünist işçi partisinin temel özelliklerini ifade etmek açısından model oluşturduğu gibi, oluşumunun tarihi de, komünist işçi partisinin inşa sürecinin evreleri sıralanırken göz önünde tutulmalıdır. RKP(B)’nin model olarak evrenselliği, onun dünya komünist işçi hareketi içindeki yeri ve rolünden kaynaklanır. Bu güçlü konumunun temelinde ise, Rusya’da devrimci hareketin ve işçi hareketinin özgün koşulları içerisinde gelişimi yatar. Devrimci hareketin kahramanca mücadelesi, Çarlığa karşı gizli örgütlenme geleneği miras alındığı gibi, yurtdışındaki sürgün hayatının uluslararası hareketle ve edebiyatla mümkün kıldığı zengin ilişkilere bağlı olarak gelişkin ve sağlam teorik temeller kurulmuştur. Rusya’da marksist siyasi hareket, diğer yandan, gelişen işçi hareketiyle çakışarak işçi sınıfının siyasi hareketi olarak doğmuş ve gelişmiştir.

Lenin de Ekim Devrimini başaran Bolşevizm’in uluslararası önemini değerlendirirken bunlara şöyle değinmektedir:

“Bolşevizm, bir yandan, 1903’te, marksist teorinin sağlam temeli üzerine kurulmuş bulunmaktadır. Bu devrimci teorinin –bu biricik teorinin– doğruluğu, sadece tüm 19. yüzyılın evrensel tecrübesiyle değil, aynı zamanda ve özellikle Rusya’daki devrimci fikirde dalgalanmalarla, duraksamalarla, yanılgı ve başarısızlıklarla da tanıtlanmıştır. 1840’dan 1890’a kadar aşağı yukarı yarım yüzyıl boyunca Rusya’da vahşet ve gericilikte eşsiz Çarlık boyunduruğu altında tutulan öncü düşünce, Avrupa’nın ve Amerika’nın her ‘son buluşu’nu, şaşılacak bir gayret ve dikkatle izleyerek, doğru bir devrimci teori aradı durdu. Gerçekte, biricik teori olan marksizmin bedelini, Rusya, yarım yüzyıl süren görülmemiş acılar ve fedakarlıklarla, eşi görülmemiş devrimci kahramanlıklarla, araştırma ve incelemelerde, pratik deneylerde inanılmaz enerji ve feragatle, hayal kırıklıklarıyla ve yeniden denemeler ve Avrupa’nın tecrübesiyle kıyaslamalarla ödemiştir. Çarlığın neden olduğu sürgünler yüzünden, devrimci Rusya, 19. yüzyılın ikinci yarısında, uluslararası ilişkiler bakımından çok daha zengin, tüm dünyada devrimci biçim, teori ve hareketler konusunda herhangi bir ülkeden daha bilgili durumdaydı.” (Lenin, ‘Sol’ Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı, s. 13)

Lenin burada, Bolşevizm’in uluslararası önemini vurgularken, 1905 Devrimini, gericilik, atılım, emperyalist savaş ve yeniden devrim yıllarını içeren on beş yıllık eşsiz devrimci mücadele deneyimlerinin yanısıra, bu pratiğin dayandığı (Rusya’da devrimci hareketin kahramanlıklarından hayal kırıklıklarına kadar varan arayışlarıyla ulaşılan) teorik temellere işaret etmektedir.

Bolşevizm’in uluslararası önemi ve RKP(B)’nin komünist işçi partisi için evrensel model rolü temelinde, inşa sürecine ilişkin sorunlarda da sıklıkla Lenin’e başvurulmuştur. Ancak Rusya’da komünist partinin doğuşu ve gelişiminin özgünlüğü ve konuya ilişkin Lenin’in sözlerinin kendi koşulları içerisinde değerlendirilmesinin gerekliliği nedeniyle, bu türden çeşitli başvuruların, burada daha titizlikle bir kez daha ele alınması ve yeniden yorumlanması yararlı olabilir.

İNŞA SÜRECİNDE ÖRGÜTLENMENİN SINIFSAL KARAKTERİ

Lenin’in 1902’de yazdığı Ne Yapmalı?’daki görüşleri ve vurguları, komünist işçi partisinin inşa süreci üzerine bir çok tartışmaya konu oldu. Bunlar arasında, marksist teorinin mülk sahibi sınıflardan gelen aydınlar tarafından geliştirilmesinin ve siyasi örgütlenmenin profesyonel devrimci niteliğinin vurgulanmasının, partinin gelişiminde öncelikle proleter olmayan bir sınıfsal karaktere dayanak gösterilmesinin yanısıra, bütün sınıflar arasında çalışma yürütülmesi önermesine de, yine işçi sınıfı yerine çeşitli sınıflara dayanan bir siyasi hareket savunusu doğrultusunda başvurulmuştur.

Ne Yapmalı?’da Lenin, işçi sınıfına siyasi bilinç kazandırmak için işçiler arasına gitmenin yeterli olmadığını, bütün sınıf ve tabakaların arasına gidilmesi gerektiğini söylemektedir:

“Siyasal sınıf bilinci, işçilere, ancak dışardan verilebilir, yani ancak iktisadi mücadelenin dışından, işçilerle işverenler arasındaki ilişki alanının dışından verilebilir. Bu bilgiyi elde etmenin mümkün olduğu biricik alan, bütün sınıf ve tabakaların devletle ve hükümetle ilişkisi alanı, bütün sınıflar arasındaki karşılıklı ilişkiler alanıdır. Onun için, işçilere siyasal bilgi vermek için ne yapmalı sorusuna yanıt, pratik içindeki işçilerin ve özellikle ekonomizme eğilim gösterenlerin çoğunlukla yeterli buldukları, ‘işçiler arasında gidilmelidir’ yanıtı olamaz. İşçilere siyasal bilgiyi verebilmek için, sosyal-demokratlar nüfusun bütün sınıfları arasına gitmek zorundadırlar; onlar askeri birliklerini bütün yönlere sevk etmek zorundadırlar.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 100)

“Proletaryanın siyasal bilincini tam olarak geliştirmeyi gerçekten gerekli sayıyorsa, sosyal-demokrasinin ‘nüfusun bütün sınıfları arasına’ gitmesi gerektiğini söyledik.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 103)

“Biz teorisyenler olarak, propagandacılar olarak, ajitatörler olarak ve örgütçüler olarak ‘nüfusun bütün sınıfları arasına gitmeliyiz’.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 104)

Lenin’in bu sözlerini kastedilene uygun olarak yorumlayabilmek için koşulları içinde değerlendirmek gerekmektedir. Ne Yapmalı?’nın yazıldığı 1902’de Rusya’da sosyal-demokrasi, marksist siyasi hareket, yukarıda özetlendiği gibi, çoktan beri bir işçi hareketiydi. RSDİP 1. Kongresinin ardından merkezi bir örgütlenmeden yoksun kalan partinin yeniden birleşmesinin, merkezi bir yapıya kavuşmasının hedeflendiği, bu amaçla da siyasi ajitasyonun öne çıkartıldığı dönemin ürünü olan Ne Yapmalı?’da, uzun bir süredir organik olarak işçi sınıfının bir parçası olarak biçimlenmiş olan sosyal-demokrasinin, gerçekten merkezi bir siyasi parti olabilmesi için, işçi sınıfının siyasi önderi olabilmesi için, kazanması gereken özellikleri vurgulanmaktadır.

Her şeyden önce, hareketin geçirdiği farklı aşamaların özelliklerine bağlı olarak Lenin’in farklı dönemlerdeki yazılarında da farklı vurguların öne çıktığı gözlenebilir. 1894’te yazdığı ‘Halkın Dostları’ Kimlerdir ve Sosyal-Demokratlara Karşı Nasıl Savaşırlar’da işçi sınıfının komünizmi kurabilecek tek güç ve bütün emekçilerin öncüsü olması nedeniyle, siyasi faaliyetin işçi sınıfına yöneltilmesi vurgulanmaktadır:

“Sosyal-Demokratların siyasi faaliyeti, Rusya’da işçi sınıfı hareketinin gelişmesi ve örgütlenmesini yükseltmekte, bu hareketi, şimdiki, yönlendirici bir fikirden yoksun, arada bir parlayan, protesto, ‘kalkışma’ ve grev girişimleri durumundan BÜTÜN Rusya işçi SINIFININ burjuva rejime karşı yönelen ve mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi ve çalışanların ezilmesine dayanan toplumsal sistemin ortadan kaldırılması için çalışan örgütlü mücadelesine dönüştürmekte yatar. Bu faaliyetlerin altında yatan, Rus işçisinin Rusya’nın bütün çalışan ve sömürülen nüfusunun tek ve doğal temsilcisi olduğu biçimindeki Marksistlerin genel kanısıdır.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 1, s. 298-9)

“Sosyal-Demokratların bütün dikkatlerini ve bütün faaliyetlerini üzerinde yoğunlaştırdıkları, işçi sınıfıdır.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 1, s. 300)

Lenin, 1897’de yazdığı Rus Sosyal-Demokratlarının Görevleri’nde bütün güçlerin fabrika işçileri arasındaki faaliyete yoğunlaştırılmasını söylerken bunun proletaryanın ve emekçilerin diğer kesimlerini gözardı etmek olmadığını, aydınlatılan ileri işçilerin daha geri kesimleri, dolaylı olarak, mücadeleye çekeceklerini anlatmaktadır:

“Bizim çalışmamız öncelikle ve esas olarak fabrika, kent işçilerine yöneliktir. Rus Sosyal-Demokrasisi güçlerini dağıtmamalıdır; faaliyetlerini, Sosyal-Demokrat fikirleri kabule en hazır, entelektüel ve politik bakımdan en gelişmiş ve ülkenin büyük siyasal merkezlerindeki sayılarının ve yoğunluklarının üstünlüğüyle en önemli durumda olan sanayi proletaryası üzerinde yoğunlaştırmalıdır. Bu yüzden, fabrika, kent işçileri arasında kalıcı bir devrimci örgütün yaratılması, Sosyal-Demokrasinin karşısındaki, içinde bulunduğumuz durumda ondan saptırılmamıza kayıtsız kalmanın büyük bir akılsızlık olacağı, birinci ve en acil görevdir. Fakat güçlerimizi fabrika işçileri üzerinde yoğunlaştırmanın gerekliliğini kabul ederken ve güçlerimizin dağıtılmasına karşı çıkarken, Rus Sosyal-Demokratlarının, Rus proletaryasının ve işçi sınıfının öteki katmanlarını görmezlikten gelmesini zerre kadar olsun kastetmek istemiyoruz. Hiç bir şekilde. ... Rus Sosyal-Demokratları güçlerini zanaatkârlar ve kır emekçileri arasına göndermeyi uygun bulmamaktadırlar ama zerre kadar olsun onları görmezlikten gelme niyetinde de değillerdir; onlar ileri işçileri aynı zamanda zanaatkârları ve kır emekçilerini etkileyen sorunlar üzerinde de aydınlatacaklardır, öyle ki bu işçiler proletaryanın daha geri katmanlarıyla ilişkiye geçtiklerinde onları sınıf mücadelesi, sosyalizm ve genel olarak Rus demokrasisinin ve özel olarak Rus proletaryasının siyasi görevlerine ilişkin düşüncelerle aşılayabilsinler. Fabrika, kent işçileri arasında yapılacak daha bu kadar iş varken zanaatkârlara ve kır emekçilerine ajitatörler göndermek, pratik bir şey değildir, ama sayısız durumda sosyalist işçi, bu kişilerle ister istemez temasa gelir ve bu fırsatlardan yararlanabilmeli ve Sosyal-Demokrasinin Rusya’daki genel görevlerini anlayabilmelidir. ... Rus Sosyal-Demokrasisi bütün güçlerini fabrika işçileri arasında faaliyet üzerine toplar ...” (Lenin, Toplu Eserler, c. 2, s. 330-1)

1899’da yazdığı Rusya Sosyal-Demokratlarının Protestosu’nda da, Lenin, aynı yöndeki görüşleri tekrarlıyordu:

“Sosyal-Demokratlar, bütün mevcut çabalarını fabrika ve maden işçileri arasında faaliyete yoğunlaştırırken, hareketin genişlemesiyle ev işçilerinin, zanaatkarların, tarım emekçilerinin ve milyonlarca mahvolmuş ve açlık çeken köylünün örgütledikleri emekçi kitlelerin saflarına çekilmesi gerektiğini unutmamalıdırlar.” (Lenin, Toplu Eserler, c. 4, s. 180-1)

Ama bütün bunlardan daha önemli olan, Ne Yapmalı?’daki sözlerin doğru yorumlanmasıdır. “İşçilere siyasi bilgi iletmek için Sosyal-Demokratlar nüfusun bütün sınıfları arasına gitmelidirler, ordularının birliklerini bütün yönlere sevk etmelidirler” sözlerinin hemen ardından aslında bunun kaba bir ifade olduğu, ama kasıtlı olarak kullanıldığı ve ilerde söyleneceklerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği uyarısı yapılmaktadır:

“Bu hantal formülü kasıtlı seçiyoruz, kendimizi kasıtlı olarak böyle basitleştirilmiş, körelmiş bir biçimde ifade ediyoruz... okuyucudan telaşlanmayıp, sonuna kadar sabırla dinlemesini rica ediyoruz.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 103)

Daha sonra, bütün sınıflar arasında çalışmanın hareketin mevcut durumu için önerildiği, başlangıç döneminde ise, yalnızca işçi sınıfı içinde çalışmak gerektiği açıkça belirtilmektedir:

“Propaganda ve ajitasyonumuzu nüfusun bütün sınıfları arasına yöneltmek için yeterli güçlerimiz var mı?... hareketin başlangıç döneminde... son derece az gücümüz vardı ve kendimizi diğerlerini dıştalayarak işçiler arasında faaliyetlere adamamız ve bundan herhangi bir sapmayı ağır bir şekilde mahkum etmemiz tamamıyla doğal ve meşru idi. O zaman bütün görev işçi sınıfı içindeki konumumuzu sağlamlaştırmaktı.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 112)

Ayrıca temel veya acil görevlerden başka alanlara güç ayırabilmek için, oturmuş ve güç sıkıntısı çekilmeyen bir gelişkinlik düzeyine ulaşabilmiş olmanın gerektiği söylenmektedir:

“Gerçek bir partimiz, gerçek bir militan devrimciler örgütümüz olsaydı, bu ‘yardımcıların’ her birinden aşırı isteklerde bulunmazdık, her zaman ve değişmez bir şekilde onları ‘illegalitemizin’ tam göbeğine çekmek için acele etmezdik; aksine onları dikkatle korur ve hatta çoğu öğrencinin, Partiye, resmi bir görevde ‘yardımcılar’ olarak, ‘kısa süreli’ devrimciler olmaktan daha fazla yararlı olacağını akılda tutarak insanları böyle işlevler için özel olarak eğitirdik. Ama, tekrarlıyorum, ancak, zaten oturmuş ve hiçbir aktif güç sıkıntısı olmayan bir örgütün böyle taktikler uygulamaya hakkı vardır.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 163)

Bunlara ek olarak, Ne Yapmalı?’da, bütün sınıflar arasındaki çalışmanın hareketin sınıf karakterini tehlikeye atmamasının koşulları da sayılmaktadır:

“hareketimizin sınıf karakterinin ifadesi ne olacaktır?... Cevap: bu kamuoyuna teşhirleri biz Sosyal-Demokratların örgütleyecek olduğu gerçeğidir; ajitasyonun öne çıkardığı bütün sorunların Marksizmin kasıtlı ya da kasıtsız çarpıtmalarına hiçbir taviz vermeden tutarlı bir Sosyal-Demokrat ruhla açıklanacağıdır; bu bütünlüklü siyasi ajitasyonun, bütün halk adına hükümet üzerinde basıncı, proletaryanın siyasi bağımsızlığını güvenceye alarak devrimci eğitimini ve işçi sınıfının ekonomik mücadelesinin rehberliğini, proletaryanın artan sayılarını ayağa kaldıran ve bizim tarafımıza getiren sömürücüleriyle bütün kendiliğinden çatışmalarının kullanılmasını tek bir ayrılmaz bütün olarak birleştiren parti tarafından yürütüleceği gerçeğindedir.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 116)

Hareketin sınıf karakterinin güvencesi olarak, birincisi, kendisini ispatlamış bir mevcut akım olarak Sosyal-Demokratlar, ikincisi, marksizmin tavizsiz ve tutarlı uygulanması, üçüncüsü, partinin toplumsal siyasi mücadeleyi, işçi sınıfının devrimci siyasi eğitimini ve işçi sınıfının ekonomik mücadelesine önderliği tek bir ayrılmaz bütün olarak birleştirmesi gösterilmektedir. Yani işçi hareketiyle çakışmış, onun önderi siyasi hareketin ulaşmış olduğu düzey, hareketin sınıf karakterinin korunmasının güvencesidir, dolayısıyla bütün sınıflar arasında çalışmanın da koşuludur.

Ayrıca başka sınıflar arasındaki çalışmanın karakteri de ele alınmaktadır:

“‘Acil çıkarları için’ öğrencilerin, liberallerin, vs. mücadelesine rehberlik edemeyeceğimiz açıktır... Tartıştığımız konu, çeşitli toplumsal tabakaların otokrasinin devrilmesine mümkün ve gerekli katılımıydı ve ‘öncü’ olmak istiyorsak ‘çeşitli muhalefet tabakalarının bu faaliyetlerine’ rehberlik edebileceğimiz gibi, bundan öteye, bu bizim üstümüze düşen görevdir.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 111)

İşçi sınıfı dışındaki çeşitli sınıf ve tabakalar arasındaki çalışmanın içeriği olarak, işçi sınıfını bilinçlendirmek için bilgi toplamaya, bu sınıf ve tabakaların demokratik mücadeleye katılmaları için işçi sınıfının yanına çekilmesi, onlara işçi sınıfının siyasi önderliğinin sağlanması eklenmektedir. Bu sınıf ve tabakaların acil çıkarları için mücadelelerine doğrudan önderlik edilemeyeceği, onların sınıfsal temsilcisi olunmayacağı da kesin bir biçimde saptanmaktadır.

Sonuç olarak, Lenin’in Ne Yapmalı’yı yazdığı koşullar, marksist hareketin gelişiminin, marksizmin teorik temellerinin konulup o dönemde mevcut sosyalist hareket narodizmden ideolojik kopuşun gerçekleştirilmesi; marksizmin propaganda çevreleriyle, eğitim gruplarıyla ileri işçilere iletilmesi; işçi sınıfı arasında ekonomik ajitasyonla sınıfın önderliğinin kazanılması aşamalarından geçmiş olduğu koşullardır. Sosyal-demokrasi, organik olarak işçi sınıfının parçası olmaktan öteye, işçi hareketi ile çakışmış, onu gündelik mücadelesinde yönetmektedir. Artık sorun, işçi sınıfının bütününün siyasi bilincinin bütün sınıfların birbirleriyle ve devletle ilişkileri açısından tamamlanması, işçi sınıfının toplumsal siyasi mücadelede ileri atılması, diğer sınıflara önderlik edebilmesidir. Bunun için de öncelikle, kendi bağımsız, merkezi, çalışmasını profesyonelce sürdüren partisine ihtiyacı vardır. Bu görevin yerine getirilmesi için, yaygın, bütün halka hitabeden tarzda siyasi ajitasyonun önemi vurgulanmakta, bu siyasi gerçekleri açıklama kampanyasının aracı olarak da merkezi politik gazete savunulmaktadır. Bu vurgular, marksistlerin görevini neredeyse tamamen ekonomik mücadeleye, sendikal mücadeleye indirgeyen ekonomist eğilimle polemik içerisinde, siyasi mücadelenin, parti örgütlenmesinin öne çıkartılması biçimini almaktadır.

Lenin, bu koşullarda bütün sınıflar arasında çalışılmasını önerirken, bunu öncelikle, işçi sınıfının siyasi bilincinin tamamlanabilmesi için, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasına gereken bilgileri bütün sınıflar arasında toplamak, bunları işçi sınıfına iletmek amacıyla yapmaktadır. Daha önceki, hareketin ilk gelişme aşamalarında ise, bütün çalışmanın işçi sınıfına, hatta onun da en ileri kesimine, fabrika kent işçilerine yöneltilmesini savunmuştur; bunu da Ne Yapmalı’da belirtmektedir. Bu anlamda, halkçı nitelikteki örgütlenme ve hareketlerin işçi sınıfı yerine başka sınıf ve tabakaların damgasını vurduğu organik bileşimlerine dayanak olarak Lenin’in bütün sınıflara gidilmesi sözlerine sığınmalarının da hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır.

İNŞA SÜRECİ VE PROFESYONEL DEVRİMCİLER ÖRGÜTÜ

RSDİP ve Bolşevizm’in tarihine ve Lenin’e başvurarak tartışılan konulardan bir diğeri de komünist işçi partisinin inşasında profesyonel devrimciliğin konumudur. Lenin’in Ne Yapmalı’da ve Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’de profesyonel devrimciler örgütüne ilişkin sözleri, inşa sürecinin belirli bir biçimde, önce profesyonel devrimciler örgütleri sonra işçi örgütleri biçiminde aşamalandırılması kavrayışına dayanak olarak yorumlanmıştır. Gerçekten, Lenin’in bu iki ayrı eserdeki sözleri, kendi başlarına ifadeler olarak ele alındığında, birbirleriyle çeliştikleri düşünülebilir.

Lenin’in Ne Yapmalı?’daki konuya ilişkin sözleri şöyle:

“devrimci sosyal-demokrat partinin örgütlenmesi, kaçınılmaz olarak, işçilerin iktisadi mücadele için örgütlenmesinden, ayrı türde bir örgütlenme olmak zorundadır. İşçilerin örgütü, ilkin sendikal bir örgüt olmalıdır; ikincisi, olabildiğince geniş olmalıdır; üçüncüsü, koşullar elverdiğince gizlilikten uzak, açık olmalıdır (söylemenin gereği yok ki, burada olsun, daha ileride olsun, söz konusu olan, yalnızca otokratik Rusya’dır), buna karşılık, devrimciler örgütü, her şeyden önce ve esas olarak devrimci eylemi meslek edinmiş kişilerden oluşmalıdır (işte bunun için, devrimciler örgütünden söz ederken, devrimci sosyal-demokratları kastetmekteyim). Böyle bir örgütün üyelerinin bu ortak özelliği karşısında, işçilerle aydınlar arasındaki, ve hele ayrı ayrı meslekler arasındaki her türlü ayrım kesin olarak silinmelidir. Besbelli ki, bu örgüt, pek geniş tutulmamalı ve olabildiğince gizli olmalıdır.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 139)

“İddia ediyorum ki: 1° sürekliliği sağlayan istikrarlı bir önderler örgütü olmadan hiç bir devrimci hareket varlığını sürdüremez; 2° hareketin temelini oluşturan ve ona katılan halk yığınları mücadeleye kendiliklerinden ne kadar büyük sayıda sürüklenirlerse, böyle bir örgüte olan gereksinme o ölçüde ivedileşir, ve bu örgüt de o ölçüde sağlam olmalıdır (yoksa demagogların yığınların daha geri kesimlerini peşlerinden sürüklemeleri daha da kolaylaşmış olur); 3° böyle bir örgüt esas olarak devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerden oluşmalıdır; 4° otokratik bir devlette, böyle bir örgütün üyelerini devrimci eylemi meslek edinmiş kimselerle ve siyasal polisle mücadele sanatında profesyonel olarak eğitilmiş kimselerle ne denli sınırlarsak örgütü açığa çıkartmak, o ölçüde zorlaşacaktır; 5° harekete katılabilen ve orada etkin olarak çalışabilen işçilerin ve öteki toplumsal sınıflardan gelme öğelerin sayısı o ölçüde büyük olacaktır.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 153)

“En gizli işlevlerin bir devrimciler örgütünde merkezileşmesi, geniş yığınlara yönelik ve bu yüzden de olabildiğince gevşek ve gizlilikten uzak bulunan işçi sendikaları gibi, işçilerin kendi kendilerini eğitme çevreleri ve illegal yazını okuma çevreleri gibi, sosyalist ve demokratik çevreler, nüfusun bütün öteki kesimleri arasında sosyalist ve demokratik çevreler vb., vb. gibi büyük sayıda öteki örgütlerin eylem alanını genişletecek ve niteliğini zenginleştirecektir. Böyle çevreleri her yerde kurmak gerekir; bunlar olabildiğince çok sayıda olmalı ve yerine getirdikleri işlevler olabildiğince çeşitli olmalıdır; ama bunları devrimciler örgütüyle birbirine karıştırmak, aralarındaki sınır çizgisini silmek, yığın hareketine ‘hizmet edebilmek’ için kendilerini özel olarak ve tamamen sosyal-demokrat eyleme adayan ve sabırla, inatla profesyonel devrimci eğitimlerini yapan adamlar gerektiği konusunda zaten zayıf olan bilinci daha da zayıflatmak saçma ve zararlı olacaktır.” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 155)

Buna karşılık, Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’de de şu sözler yer alıyor:

“Genel olarak örgütlenme derecesine ve özel olarak da örgütün gizliliğine ilişkin olarak ana çizgileriyle şu kategoriler düşünülebilir: 1) devrimcilerin örgütleri; 2) olabildiği ölçüde yaygın ve çeşitli işçi örgütleri (belli koşullarda, öteki sınıfların belli öğelerini de kapsamına alacağını düşünerek, kendimi işçi sınıfıyla sınırlıyorum). Partiyi bu iki kategori meydana getirir. Ayrıca, 3) partiyle ilişiği olan işçi örgütleri; 4) partiyle ilişiği olmayan ama fiilen onun denetim ve yönetiminde bulunan işçi örgütleri; 5) işçi sınıfının, sınıf savaşımının büyük ölçüde kendini gösterdiği olaylarda, belli bir oranda sosyal-demokrat partinin kısmen yönetimi altına giren örgütlenmemiş öğeleri.” (Lenin, Bir Adım İleri ve İki Adım Geri, s. 84)

İlk bakışta, Lenin, Ne Yapmalı’da partiyi devrimciler örgütünden ibaret olarak tanımlarken ve işçilerin örgütlerini partiden dışlarken, Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’de ise, hem devrimcilerin örgütlerini hem de işçilerin örgütlerini partinin içinde saymaktadır. İki anlatımın birbiriyle çelişmesi, partinin önce profesyoneller örgütü olup sonra işçilerin örgütlerini de içereceği biçiminde yorumlanabilmektedir. Buna bağlı olarak da, profesyonellik, aydın kökenli, uzmanlaşmış, tam zamanlı örgüt çalışanı olarak görüldüğü gibi, örgütsel işleyiş, örgüt içi demokrasi açısından, ilk aşama yukarıdan aşağıya örgütlenmeyle, ikinci aşama aşağıdan yukarı örgütlenmeyle ilişkilendirilerek ilk aşamada iç demokrasinin bulunmaması doğal görülebilmektedir. Ancak öncelikle belirtmek gerekir ki, Lenin’in Ne Yapmalı’daki ve Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’deki sözleri arasındaki çelişkinin, yalnızca partinin gelişkinlik düzeyiyle, içinde bulunulan dönemle açıklanması, kaba ve isabetli olmayan bir yorumdur.

Ne Yapmalı’daki tartışma ve devrimcilerin örgütüyle işçilerin örgütü arasındaki ayrım, siyasi mücadelenin örgütü parti ile ekonomik mücadelenin örgütü sendika arasındaki ayrıma karşılık gelir; devrimcilerin örgütüyle parti, işçilerin örgütüyle sendika kastedilmektedir. Siyasi faaliyetin profesyonelce yapılabilmesi için, esas olarak, bunu gerçekleştirenlerin politikayı meslek edinmeleri, profesyonel siyasetçi, devrimci olmaları vurgulanmaktadır. Siyasi mücadelenin örgütü olarak devrimcilerin örgütünün, partinin, ekonomik mücadelenin örgütü olarak işçilerin örgütünden, sendikal örgütten ayrı tutulması gerektiği anlatılmaktadır.

Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’de ise, ayrım, parti içindeki işbölümü, organlar açısından ve esas olarak, uzmanlık organlarıyla, taban örgütleri arasındaki ayrımdır; devrimcilerin örgütleri, daha çok uzmanlık işleriyle görevli, tam zamanlı parti çalışanlarının, profesyonellerinin örgütleridir, işçilerin örgütleri de partinin fabrikalardaki, işyerlerindeki hücreleridir, taban örgütleridir. Burada işçilerin örgütleriyle ekonomik mücadele örgütleri, sendikal örgütler kastedilmemektedir; zaten Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’de karşı çıkılan da her grevcinin kendisini partinin içinde, onun parçası, üyesi ilan edebilmesidir. Parti örgütü, işçi sınıfının bütününü değil, yalnızca onun siyasi faaliyet yapan, öncü kesimini içerir.

Bu karşılaştırmada, profesyonel sözünün iki farklı yanının öne çıktığı söylenebilir. Ne Yapmalı’daki profesyonel devrimci ifadesinde öne çıkan yan, siyasi faaliyetin, devrimciliğin meslek edinilmesidir. Bu anlamıyla, bütün parti üyeleri, profesyoneldir, kendisini siyasi mücadeleye adamıştır, siyaseti meslek edinmiştir, siyasi faaliyetin yürütücüsüdür. Bu açıdan, sınıfsal kökeni önem taşımamaktadır. Buna karşılık, Bir Adım İleri ve İki Adım Geri’deki profesyonel devrimci ifadesinde öne çıkan yan, bütün zamanını parti çalışmasına ayırmak, geçimini partinin sağlaması anlamında profesyonelliktir. Bu ise, bütün parti üyeleri için geçerli değildir; parti üyelerinin bir kısmı, mümkün olduğu kadar küçük bir azınlığı, geçimi parti tarafından sağlanan tam zamanlı parti çalışanıdır. Parti üyelerinin çoğunluğu, işçi sınıfının parçası, öncüsü olarak, fabrikalarda, işyerlerinde, partinin siyasi faaliyetini buralarda sürdürmek üzere, çalışmaktadırlar; ama bunlar da dahil, bütün parti üyeleri, partinin her günkü siyasi faaliyetinin yürütücüleridir, kendilerini siyasi mücadeleye adamışlardır.

Ayrıca, profesyonel devrimcinin sınıfsal kökeninin önem taşımaması, onun komünist örgütün faaliyetini sürdürmesi ölçüsündedir. Bu ise, ne faaliyetin hangi sınıfa yöneldiğinin, ne de örgütün sınıfsal karakterinin önemi olmadığı anlamına gelmez. Yani siyasi faaliyetin işçi sınıfı arasında sürdürülmesi gerekiyorsa, devrimcinin sınıfsal kökeni, eğer bu faaliyeti sürdürüyorsa önem taşımaz. Yoksa önerilen, faaliyeti, hangi sınıftan geldiyse o sınıf arasında sürdürmek olmadığı gibi, hangi sınıf içerisinde faaliyet sürdürüldüğünün önemsiz olduğu da değildir. Açıktır ki, hangi sınıftan gelmişse o sınıf içerisinde faaliyeti sürdürmek, o sınıfın örgütlenmesini yaratmaya hizmet edecektir. Halbuki tam da sorun, aydın kökenlilerin işçi sınıfı örgütlenmesine sevk edilmesidir. Bu anlamda, profesyonel devrimcinin sınıfsal kökeninin önemsizliği ifadesi, örgütün bütün sınıflara eşit uzaklıkta olması anlamı taşımadığı gibi, böyle aynı anda bütün sınıflara birden dayanan bir oluşumu da mazur göstermez. Komünist örgüt, başka herhangi bir sınıfın değil, işçi sınıfının örgütü olmak zorundadır. Zaten komünizmin işçi sınıfının çıkarlarının savunucusu olduğu, onun başka sınıflar değil de işçi sınıfı tarafından benimsenmesi, işçi sınıfının komünizmi benimsemeye içgüdüsel olarak eğilimli, yatkın olması ile de, sınıf mücadelesinin nesnelliğinde kendini gösterir. Lenin’in Ne Yapmalı’daki sözleri de bu doğrultudadır:

“İşçi sınıfının kendiliğinden sosyalizme çekildiği sık sık söylenir. Bu, sosyalist teorinin işçi sınıfının sefaletinin nedenlerini, başka herhangi bir teoriden daha derinlikli ve daha doğru bir biçimde tanımlaması anlamında tamamen doğrudur ve bu nedenden ötürü, işçiler onu çok kolaylıkla özümleyebilirler” (Lenin, Ne Yapmalı, s. 56)

Lenin, daha sonra 1905’te, Partinin Yeniden Örgütlenmesi’nde, işçi sınıfının komünizmi benimsemeye yatkınlığına işaret etmiştir:

“İşçi sınıfı, içgüdüsel olarak, kendiliğinden Sosyal-Demokrattır” (Lenin, Toplu Eserler, c. 10, s. 32)

Bu çerçevede, aydın kökenlilerin komünizmi benimseyip işçi sınıfına iletmeleri nedeniyle, sınıfsal köken açısından ağır basan yan bu süreçte değişse de, komünist işçi partisinin inşa sürecinde, komünist örgütlenmenin gelişim aşamaları profesyoneller örgütünden ibaret olmaya dayandırılmamalıdır. Her aşamada, hem komünist örgütlenmenin bütün üyeleri, kendilerini komünizme adamış, komünist siyasi faaliyetin yürütücüleri olmalıdır, hem de geçimi örgütçe karşılanan tam zamanlı örgüt çalışanları, üyelerin bütünü değil, bir kısmıdır. Komünist örgütlenmede, profesyoneller ve işçiler olarak iki ayrı çeşit üyelik kategorisi ve üyelik kriterleri olmadığı gibi, profesyoneller örgütü, ‘derin parti’, ya da ‘örgüt içinde örgüt’ de değildir. Yine her aşamada, örgüt içi demokrasinin sınırları bütün üyelerden geçer, iradenin kaynağı, bütün üyelerdir; bu anlamda da örgütsel işleyiş, öncelikle, aşağıdan yukarıyadır. Sonuç olarak, komünist işçi partisinin inşa sürecinin bir aşaması biçiminde bir profesyonel devrimciler örgütü kavrayışı, RSDİP tarihine ve Lenin’in sözlerine dayandırılamayacağı gibi, komünist örgütlenme anlayışına da uygun düşmemektedir.

RSDİP ve Bolşevizm tarihi, geçirdiği aşamaları ve aynı zamanda da bu geçişlere eşlik eden tartışmalar açısından, komünist işçi partisinin inşa süreci değerlendirilirken önemli bir başvuru kaynağı oluşturmaktadır. Komünist işçi partisinin inşa süreci, en başta ileri sürülen soyutlama düzeyindeki saptamaların yanısıra, bu tarihin de yol göstericiliğinde, komünizmi benimsemenin anlamına, komünizm ve işçi sınıfı arasındaki ilişkiye dayanarak, başlangıç noktasından hedefine doğru bir bütün olarak tanımlanmaya, olabildiğince ayrıntılandırılarak açıklanmaya çalışılabilir.

BİR BÜTÜN OLARAK KOMÜNİST İŞÇİ PARTİSİNİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ

Komünizmi benimseyenlerin önüne başka hiçbir görev geçiremeyecekleri temel görevleri komünist işçi partisinin inşasıdır ve attıkları bütün adımlar da bu göreve hizmet etmelidir. Komünist işçi partisinin inşası süreci, varolan koşullardan kalkarak bu hedefe ilerlenmesidir. Bu da, atılan her adımın söz konusu hedefe ilerlemeye karşılık gelmesini gerektirir. İnşa sürecinin ilerlemesi, bu anlamda, komünist programın üretilmesi, komünist yapı ve işleyişe sahip bir örgütlenmenin oluşturulması, bu örgütlenmenin proleter karakter kazanması demektir. İçinde bulunulan koşullarda henüz bu amaçların gerçekleşmemiş olması, farklı doğrultuda bir gelişmeyi –programın oluşumunu kendiliğindenliğe bırakmak, işçi sınıfı yerine başka sınıf ve tabakalara yönelmek, komünist ilkelere uygun örgütlenmek yerine sınırları belirsiz bir hareket yaratmak vb. sapmaları– komünizm adına mazur göstermez, tam tersine sürecin komünist işçi partisinin temel özelliklerinin yaratılması yönünde ilerletilmesini daha da güçlü bir biçimde, hedeften uzaklıkla aynı oranda daha da fazla gerektirir.

Komünist olduğunu ileri sürenlerin, komünizmi benimseyenlerin hedefi komünizmdir ve bu doğrultudaki sürecin her adımı, aşaması, içinde bulunulan koşullardan kalkarak ulaşılacak bir sonraki adıma, hedefe göre tanımlanabilir. Ulaşılacak her hedef, bunun koşullarını sağlayacak bir önceki adımı gerektirir ve atılan her adım da bir sonraki adıma doğru ilerlemeye karşılık gelmelidir. Örgütlenme sürecinin öznel gelişimi, sınıf mücadelesinin nesnelliği içerisinde gerçekleşmek durumundadır. Bu da bir yandan varolan koşulların göz önünde tutulmasını, bu koşullara uygun davranılmasını, bir yandan da hedefin gözden kaçırılmamasını, kendiliğinden gelişmelerin peşinden sürüklenilmemesini, bu iki yanın doğru bir bileşimini gerektirir.

Komünist işçi partisinin inşa süreci, sınıf mücadelesinin koşullarına dayanır ama kendiliğinden bir süreç değil, örgütlü, planlı, iradi bir süreçtir. Sorun işçi hareketinin yaratılması değildir ama komünizmle işçi hareketinin bileşiminin sağlanması, bu şekilde işçi sınıfının komünist siyasi hareketinin, komünist işçi partisinin yaratılmasıdır. Bu anlamda, komünizmin siyasi bir akım olarak somutlanması ve işçi sınıfına ulaştırılması, işçi hareketi ile çakıştırılması komünistlerin görevidir. Yani işçi hareketinin komünist önderliğine kavuşması komünistlerin iradi çabalarına bağlıdır.

Kapitalist toplumda burjuvazinin ideolojik egemenliği ve bunun işçi sınıfı üzerinde de etkinliği, işçi sınıfının kendiliğinden komünizmi üretmesinin, işçi hareketinin kendiliğinden komünist hareket düzeyine yükselmesinin önünde engeldir. İşçi sınıfı içgüdüsel olarak komünizme eğilimli, komünizme yatkın olsa da, komünizmi önce geliştirenler daha çok mülk sahibi sınıflardan gelen, eğitimli aydınlardır. Bir politik akım olarak komünizm, sınıf mücadelesinin koşulları üzerine bir teorik çalışmaya dayanmalıdır. Bu da bilimsel bir çalışmayı sürdürebilecek aydınları gerektirir. Aynı zamanda da komünizm, ideolojik-politik olarak çıkarlarını temsil etmek durumunda olduğu işçi sınıfıyla birleşmelidir, işçi sınıfının üzerinde yükselen bir siyasi harekete dönüşmelidir.

Bu doğrultuda, komünizmi benimseyenler, bir araya gelip güçlerini, iradelerini birleştirmeli, örgütlenmelidirler. Bir örgütlenmenin nesnel ölçütleri, hukukunun somutlandığı tüzüğü, organları, vb olmakla birlikte, karşılıklı güven, örgütlenmeyi oluşturan unsurların diğerleri tarafından onaylanması, dolayısıyla kuruculuk üzerinde genel bir anlaşmışlık ya da oybirliği gibi öznel ölçütler de kaçınılmazdır. Bu örgütlenme, komünist siyasi faaliyet yapmayı hedefleyen komünistlerin örgütlenmesiyse, komünist örgütlenme ilkelerine dayanmalı, komünist bir işleyişe sahip olmalıdır. Bu açıdan gereken, organlar ve işbölümüne dayanan, düzenli bir biçimde profesyonelce sürdürülen, gizlilik kurallarına uygun ve sürekliliği güvenceye alınan planlı bir çalışma ve bunu sağlayacak bir yapılanma ve işleyiştir.

Örgütlenmeyle amaçlanan, güçleri, olanakları, çalışmaları, birleştirerek daha etkin, verimli, başarılı bir biçimde sürdürmektir. Komünistlerin sürdürmesi gereken faaliyetler ise, teorik ve pratik olarak iki başlık altında sayılabilir. Komünistlerin önündeki görevler, bir yandan komünist programa temellik edecek, işçi sınıfının komünizm mücadelesinin koşulları üzerine teorik çalışmanın gerçekleştirilmesi, diğer yandan da işçi sınıfı arasında komünizm doğrultusunda pratik siyasi faaliyet sürdürülmesidir. Ayrı alanlara karşılık geldiklerinden bu görevlerin hiçbiri diğerinin yerine getirilmesini otomatik olarak, kendiliğinden sağlamaz, her biri ayrı ayrı kendi alanı, düzeyi içinde yerine getirilmelidir. İşçi sınıfının siyasi mücadelesine yol gösterecek komünist programın üretilmesi de, komünizmi işçi sınıfına ulaştıran, işçi hareketiyle birleştiren bir örgütlenme faaliyeti de, komünist işçi partisinin inşa sürecinin olmazsa olmazlarıdır.

Pratik çalışma hangi düzeye ulaşabilirse ulaşsın program çalışması gerçekleştirilmeli, program çalışması başarılsa da başarılmasa da pratik çalışmaya girişilmelidir. Program çalışması teorik çalışmaya dayanır, buna karşılık pratik çalışma işçi sınıfı içerisinde siyasi faaliyet, ajitasyon, propaganda, örgütlenme çalışması biçimini almak durumundadır. Profesyonelce siyasi faaliyet ise belirli bir birikimi, işbölümünün gerçekleştirilebileceği, çalışmanın çeşitli yönlerinin bütünlüğünün sağlanabileceği, sürekliliğin korunabileceği, güvenceye alınabileceği bir birikimi gerektirir. Bu mevcut değilse ilk iş profesyonelce siyasi faaliyet için gereken birikimi, hazırlığı sağlamaktır. Böyle bir hazırlık çalışması, geçici bir süre için ideolojik mücadeleyi, çeşitli sosyalistleri savunulan ideolojik çizgiye ve örgütlenmeye kazanma çabalarını öne geçirebilir. Ama bu sosyalistlerin katılmak üzere kazanılacakları pratik zemin yine sınıf içerisinde siyasi çalışmadır.

Komünistlerin önlerindeki pratik görev, işçi sınıfı içerisinde siyasi çalışma, ajitasyon, propaganda, örgütlenmedir. Bu çalışmanın ilk hedefi, örgütlenmenin proleter karakter kazanması, komünist bir işçi örgütünün yaratılmasıdır. Bu amaca ulaşıncaya kadar bütün pratik siyasi çalışma işçi sınıfı içerisinde sürdürülmeli, örgütlenmenin bütün hücreleri, taban örgütleri işçi sınıfı içinde kurulmalıdır. Bu çalışma da planlı, örgütlü bir çalışma olacağına göre, eldeki sınırlı güçlerin en verimli bir biçimde kullanılmasına, öncelikli olarak saptanan hedeflere odaklanmasına dayanmalıdır. İşçi sınıfının mücadelesinin başını çeken kesimleri hedeflenmeli, öncelikle modern sanayi proletaryası içerisinde, büyük şehirlerin büyük fabrikalarında örgütlenmenin hücreleri oluşturulmalıdır. Komünist örgütlenmenin işçi sınıfı karakteri kazanması süreci, aydın kökenli komünistlerin proleterleştiği, öncü işçilerin komünistleştiği ve örgütlenmeye kazanıldığı bir süreçtir. İnşa sürecinin bu aşamasında, örgütlenmenin kendisini geliştirmesinin yığınsal etkinlik kazanmasının önüne geçeceği, propagandanın ağır basacağı söylenebilir. Bu da komünist siyasi hareketin gelişiminin, bu hareketi belirleyen çekirdeği olarak komünist örgütün gelişimine dayanmasına uygun düşer.

Örgütlenme, komünist işçi örgütüne dönüştüğünde önündeki görev, işçi sınıfının gündelik mücadelesine öncülük etmek, işçi hareketinin önderliğini kazanmaktır. Gündelik harekette ekonomik karakterin ağır basması ölçüsünde, sınıf hareketinin öncülüğünü kazanma doğrultusundaki çalışma içerisinde de ekonomik ajitasyon öne çıkar. Komünistler, işçi sınıfının gündelik mücadelesi içerisinde öne çıkarak yığınların desteğini sağlamaya, sınıfın öncüleri olmaya çalışırken öte yandan da öncü işçileri saflarına kazanmaya, örgütlemeye çalışırlar. Bu sürecin başarıya ulaştığı, komünist örgütün fabrika, işyeri örgütlerinin, hücrelerinin işçi sınıfına gündelik hareketinde önderlik ettiği noktada, komünizmin işçi hareketiyle bileşimi sağlanmış, komünist örgüt de komünist işçi partisi ismini hak etmiş olur.

İşçi sınıfının komünist siyasi hareketinin, komünist işçi partisinin ilk amacı, sınıfı yığınsal olarak politikalarına kazanmak, kitle partisine dönüşmektir. Bu amaca yönelen çalışmada siyasi ajitasyon öne çıkar. Bu çalışma, ağırlıklı olarak, siyasi gerçekleri açıklama kampanyasıyla, işçi sınıfının, bütün sınıfların birbirleriyle ve devletle ilişkileri konusunda komünizm açısından bilinçlendirilmesi, siyasi sınıf bilincine kavuşturulması çalışmasıdır. İşçi sınıfının dışındaki sınıf ve tabakalar arasında yürütülen çalışma ise, öncelikle, bu sınıf ve tabakalar arasında bilgi toplanması, işçi sınıfına yönelik siyasi gerçekleri açıklama kampanyası için gerekli malzemelerin sağlanması çalışmasıdır.

İşçi sınıfının yığınsal politik desteğini kazanan, işçi sınıfının siyasi mücadelesini onun yığınsal katılımıyla sürdüren komünist işçi partisinin hedefi, işçi sınıfının diğer ezilenleri yanına çekmesini ve onlara önderliğini sağlamak, toplumsal mücadeleler içerisinde işçi sınıfının hegemonyasını gerçekleştirmektir. Bunun için, komünist işçi partisi, bütün toplumsal sorunların çözümünü komünizme bağlar, komünist politik seçeneği işçi sınıfının maddi gücü aracılığıyla toplumun önüne koyarken, diğer sınıf ve tabakalar arasındaki çalışmasında da, işçi sınıfının bu sınıf ve tabakaları kendi peşinde toplumun gündemindeki mücadelelere katıp çeşitli işbirliği ve ittifaklar gerçekleştirmesini ve bu mücadelelerde onlara önderliğinin, hegemonyasının sağlanmasını amaçlar.

İşçi sınıfının toplumsal hegemonyasını gerçekleştiren komünist işçi partisi, toplumsal devrimin de önderi, örgütleyicisidir. Komünist işçi partisi, aynı biçimde, işçi sınıfı iktidarının, proletarya diktatörlüğünün öncüsü, işçi sınıfının sınıfları ve sınıflı toplumun bütün kalıntılarını ortadan kaldırma mücadelesinin komünizme, komünizmin üst aşamasına kadar önderidir. Komünist parti, komünist toplumun üst aşamasında toplumun sınıflara bölünmüşlüğünün bütün izleriyle, devletle, vb ile birlikte sönümlenip ortadan kalkmak durumundadır.

Komünist işçi partisi, oluşumundan hedefine ulaşıncaya kadar, işçi sınıfının komünizm mücadelesinin, komünizm hedefinin temsilcisidir. Bu anlamda işçi sınıfının komünist siyasi hareketidir. Belirli bir siyasi hareketin bu niteliğe sahip olması ise, hem öznel hem de nesnel açıdan bu özellikleri taşımasını gerektirir. Yani söz konusu siyasi hareketin hem programının, siyasi çizgisinin komünizme uygunluğu bilimsel olarak ortaya konabilmelidir, hem de işçi sınıfının hareketine pratikte önderliği toplumsal mücadeleler içerisinde gözlemlenebilmelidir. Dolayısıyla işçi sınıfı komünizmi, bir nitelik olarak, bunun bir iddia olarak ileri sürülmesinden öteye, somut, ölçülebilir ölçütlere uygunluğu gerektirir. Aynı şey partinin oluşumu ve gelişimi sürecinin bütün aşamaları için de söylenebilir. İnşa sürecinin her aşamasında, örgütlenmenin o aşamaya karşılık gelen niteliğe sahip olduğunun göstergesi, kendisine taktığı isimlendirmeler veya ifade edilen niyetler değil, o aşamanın gerektirdiği özellikleri yeterince kazanmış, görevleri yeterince yerine getirebiliyor düzeyde olması ve bunların somut ölçütlere dayanarak değerlendirilebilmesidir. Komünist işçi partisinin inşa süreci, ancak her aşamada bir sonraki aşamaya yönelik adımların atılması, bu doğrultudaki görevlerin yerine getirilmesi koşuluyla ilerleyebilecektir. Yoksa bu süreçte, kendisine belirli bir niteliği atfeden ama bunun gereklerini yerine getirmeyen örgütlenmeler, sürecin ilerlemesinin önünde engel teşkil etmekten başka bir şeye hizmet etmeyeceklerdir.

KAYNAKÇA

V. I. Lenin, Collected Works (Toplu Eserler), Progress Publishers, Moscow, 1977

V. I. Lenin, Ne Yapmalı?, Sol Yayınları, Ankara, 1977

V. I. Lenin, ‘Sol’ Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı, Sol Yayınları, Ankara, 1977

EKİM 2005

11

ÖNE ÇIKANLAR


SSCB NEYDİ VE NEDEN ÇÖKTÜ

NEYDİ VE NEDEN ÇÖKTÜ?

SSCB’NİN KARAKTERİ ÜZERİNE BİR ÇÖZÜMLEME

Süha ILGAZ

Ütopya Yayınevi

KİTAPÇILARDA

SUNUŞ


İSMET ÖZTÜRK (ÇÖRTÜK İSMET)

Kurtuluş hareketinde olduğu gibi, genel olarak Türkiye sosyalist hareketinde de, yaşamıyla, mücadelesiyle, görüşleriyle özel bir yer tutan, yazarımız, yoldaşımız İsmet Öztürk’ü 19 Kasım 2011 günü kaybetmiştik. Vasiyet ederek bedenini bilimin hizmetine sunduğu Pamukkale Üniversitesi’nde görevi sona erince, O’nu 20 Haziran 2015 günü Rumelikavağı’nda, yoldaşlarının, dostlarının katılımıyla, kızı Ekin’in yanına, doğaya uğurladık.

İSMET ÖZTÜRK

İSMET ÖZTÜRK YAŞAMI, MÜCADELESİ VE GÖRÜŞLERİ İLE YOL GÖSTERİYOR


SOVYETLER BİRLİĞİ DEĞERLENDİRMELERİ

SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KARAKTERİNE İLİŞKİN FARKLI DEĞERLENDİRMELER

Sovyetler Birliği eleştirileri ve değerlendirmeleri, işçi sınıfının yeni sosyalizm deneyimlerine yol gösterecek komünizmin geliştirilmesi açısından önem taşır.


GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ: KURTULUŞ’UN ‘YOL AYRIMI’

Çeşitli ‘yol ayrımları’ sonucu bölünmeler ve farklı yönlerde sapmalar yaşayan Kurtuluş hareketinin teori, pratik ve örgütlenmesinin, belirleyici dönüm noktalarıyla ele alınarak “proletarya partisi” hedefi açısından irdelendiği geçmiş değerlendirmesi, “İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin Temel İlkeler” metniyle ileri sürülen perspektifin oluşumunda önemli rol sahibidir.


TEMEL İLKELER

İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin TEMEL İLKELER

Komünist programın üretilmesi çalışmalarına yol göstermek amacıyla hazırlanan “Temel İlkeler”, işçi sınıfının komünizm mücadelesinde ulaştığı en ileri örgütsel düzeye karşılık gelen Komünist Enternasyonal’in üzerinde kurulduğu politik çizgiyi ifade etme iddiasıyla, bütün sosyalistleri, işçi sınıfının mücadelesine önderlik etmek üzere komünizmi benimsemeye çağırmaktadır.


İNTERNET SİTESİ ve
ELEKTRONİK POSTA
ADRESLERİ