Emperyalist saldırganlığın en uç boyutlara tırmandığı günlerde yaşıyoruz. Irak, ABD emperyalizminin askeri müdahalesiyle karşı karşıya. Irak halklarının şahsında, tüm Ortadoğu ve tüm dünya halkları, emperyalizmin saldırısının hedefi durumunda. Emperyalist savaş, halklar için, ateş, kan, ölüm, katliam, terör, köleleştirilme, baskı, boyunduruk altına alınma demek.
Emperyalizm, soğuk savaşı, ‘barış, özgürlük, insanlık’ nutukları arkasında kazanmıştı. Ama soğuk savaştaki galibiyetinden yararlanmak üzere giriştiği askeri müdahaleler, hemen emperyalizmin saldırgan yüzünü ortaya koydu. Dünya halklarına karşı emperyalist saldırı, soğuk savaşın bitiminin ardından Körfez savaşıyla, o zaman da Irak halklarını hedef aldı.
Emperyalist askeri müdahaleler, Somali, Balkanlar, eski Yugoslavya’nın parçaları, Afganistan ve diğerlerinin ardından yine Irak’a yöneldi. Ama bu defa emperyalist müdahale, çok daha pervasız. Daha önce görülmemiş ölçekteki bir muhalefete rağmen, ABD emperyalizmi savaştan vazgeçmiyor. Bütün dünyada sokaklar “Savaşa hayır!” diye bağıran yığınların gösterileriyle dolup taşarken, Birleşmiş Milletlerden müdahaleye hukuki gerekçe sağlayacak karar çıkartmayı başaramamışken, Fransa, Almanya gibi müttefiklerinin direncini kıramamışken, NATO’da bile çatlaklar ortaya çıkmışken, hatta Türkiye’de istediği desteği sağlayamamışken, bütün bunlara rağmen ABD yönetimi Irak’a savaşı başlattı. Bu anlamda bu savaş ABD yönetiminin dünyanın ezici çoğunluğuna karşı savaşıdır.
Dünyadaki bu kadar ezici bir çoğunluğun muhalefeti karşısında bu kadar küçük bir azınlığı temsil eden kesimin sadece askeri gücüne dayanarak savaşa başvurmakta diretmesi, olağanüstü bir pervasızlık ve gözü karalıktır. Bu ölçüde dünya kamuoyunda gayrı meşru görülen bu müdahalede ısrar, bir açıdan en üst boyutta bir güç gösterisidir, kendi gücünü bütün dünyaya dayatmaktır. Ama öte yandan bu görüntünün altında yatan ve daha önemli olan, ABD emperyalist sermayesinin çaresizliğidir, bu savaşa zorunlu olmasıdır.
Emperyalizmin saldırısı sonunu yakınlaştırıyor.
Savaşı, kaynaklandığı emperyalizmi ortadan kaldıracak gerçek güç işçi sınıfıdır!
Bu boyutta bir saldırganlığı, belirli maddi koşullara dayanmadan, ne kadar sapık, ruh hastası ya da dahi olsun hiç bir birey kendi başına yaratamaz. Tarihte bireyler ancak maddi koşulların kendilerine hazırladıkları rolleri oynayabilirler. Bugünkü hakimiyet savaşı ve dünya ölçeğindeki saldırganlık, Bush yönetiminin ve temsilcisi olduğu bir avuç tekelcinin kendi çıkarları için dünya halklarını ateş ve kana boğmaktan kaçınmamalarının olduğu kadar ve bundan da önce, ekonomik olarak hakim düzenin çıkışsızlığının bir sonucu. Emperyalizm, basitçe bir politik tercih değil, kapitalizmin, ücretli emek sömürüsüne dayanan sermaye düzeninin ulaşmış olduğu düzeydir, aşamadır. Kapitalizm ise, çevrimli bir gelişime sahiptir ve zorunlu olarak bunalımlara yol açar. Bunalıma giren emperyalist kapitalizm çareyi saldırganlıkta aradığından da emperyalizm kaçınılmaz olarak savaşlara neden olur.
Bugün ABD emperyalizmi de ciddi bir ekonomik bunalım yaşamakta. ABD sermayesi bu bunalımdan çıkış için başka bir yol bulamadığı için saldırganlığa ve savaşa yönelmek zorunluluğu hissediyor. Bunalım aynı zamanda emperyalistler arasındaki rekabeti ve çelişkileri de keskinleştiriyor. ABD’nin Irak’a saldırısı, Irak’ın maddi zenginliklerine doğrudan el koymak için olduğu kadar diğer emperyalistlere karşı rekabette öne geçmek, onlara karşı mücadelede üstünlük kazanmak için.
Savaşa karşı muhalefet ABD’nin saldırıya geçmesini durduramadıysa da bu saldırıyı son ana kadar geciktirdi ve aynı zamanda da saldırıya desteğin iyice küçülmesini sağladı. ABD emperyalizminin, askeri, istihbarat, propaganda ve diğer aygıtlar biçiminde somutlanan muazzam gücü, öte yandan ilk anda göze çarpmayan zayıflıkları içinde barındırıyor. Dünya çapında savaşa karşı muhalefet ve direnç, ABD’nin saldırısını daha önce başlatmasını engelledi. ABD son ana kadar koşulları kendi lehine çevirmeye, dünya kamuoyunun desteğini kazanmaya çalıştı ve bunu başaramadığı için de bir türlü saldırıyı başlatamadı. Artık sonunda bu aleyhindeki koşullara rağmen yine de saldırıya girişmesi ise, buna mecbur kaldığını, dolayısıyla da içinde bulunduğu çıkmazı ve nispi güçsüzlüğü gösteriyor.
Bütün güç gösterilerinin arkasında iç çelişkiler ve çatışmalar yatıyor. ABD yönetiminin doğal destekçisi konumunda olan kesimler arasında bile savaşa karşı muhalefet önemli bir ölçekte. Emperyalistler arası çelişkiler ise, Irak savaşı yüzünden Birleşmiş Milletler’de, NATO’da, Avrupa Birliği’nde çatlaklar oluşmasına kadar vardı. Savaş karşıtı hareket ABD’nin Irak’a saldırısına engel olamadı ama bu sırada dünya çapında ABD yönetiminin politikasına karşı da önemli bir güç birikti. Çelişkiler keskinleşirken, farklı koşulların ortaya çıktığı bir durumda, bu güç de dengeleri etkileyen, değiştiren daha etkin bir rol oynayabilir.
ABD saldırısının karşılaşabileceği başarısızlıklar, yenilgiler, ABD askerlerinin tabutlarda geriye dönmeye başlamaları, aniden güçlülük görüntüsünü sarsabilir, hoşnutsuzlukların, muhalefetlerin yükselmesine yol açabilir. O zaman, eğer muhalefet hareketleri içerisinde emperyalizm karşıtı yan da etkinlik kazanmışsa, soğuk savaştan beri tırmanan emperyalist saldırı dalgası durdurulabilir, hatta geri çevrilebilir. Yani ne savaşı başlatan ABD emperyalizminin gücü, ne de savaşı engelleyemeyen muhalefetin başarısızlığı mutlak. Emperyalizmin saldırganlığı içinde bulunduğu bunalımdan kaynaklanıyor ve aynı zamanda iç çelişkileri, çatışmaları, kendisine karşı mücadeleleri içeriyor. Buna karşılık muhalefetin bugünkü her kazanımı, yarınki daha ileri adımların ve mücadelelerin habercisi sayılmalı; ileriye atılarak mücadeleyi emperyalizme karşı yükseltmeye, emperyalizmi yenilgiye uğratmaya aday güçlerin çoğalması, birikmesi olarak görülmeli.
Emperyalistler için ölmeyeceğiz diyorsak
ABD askeri olmayacağız diyorsak
Halkların kanını dökmeyeceğiz diyorsak
ABD işgaline karşıysak
Direnişi büyütelim
Gücümüzü gösterelim
Savaş karşıtı muhalefetin emperyalizme karşı köklü bir mücadeleye yönelebilmesi için ise, bu hareketin belirli bir karakter kazanması gerekir. Emperyalizmin savaş ve benzeri sonuçlarına karşı çıkmaktan öteye gidebilmek için gereken, emperyalizmin kendisini, yani kapitalizmi ortadan kaldırmayı hedeflemektir. Kapitalizmi ortadan kaldırabilecek gerçek güç, toplumun sermaye tarafından sömürülen temel sınıfı işçi sınıfıdır. Kapitalizme bir bütün olarak karşı çıkmak, onu ortadan kaldırmak, ancak komünizmi hedeflemekle mümkün olduğu için, gerçekten kapitalizm karşıtı bir hareket yalnızca komünizm hedefli bir hareket olabilir. Kapitalizmi yok etmeyi hedefleyen politik akım da, komünizmdir. Bu yüzden savaş karşıtı muhalefetin emperyalizmi gerileten, onu ortadan kaldırmaya yönelen bir doğrultuda gelişebilmesi, ilerleyebilmesi, muhalefet hareketine işçi sınıfının katılımına ve onun üzerinde etkin olmasına ve aynı zamanda da komünizmin bu harekete yol göstermesine, onun yönünü belirlemesine sıkı sıkıya bağlıdır.
İşte bugün savaş karşıtı hareket içerisinde işçi sınıfının katılımının gelişmesi, savaşa karşı dünya çapında örgütlenen işçi eylemleri, protestolar, grevler, hem muhalefetin daha güçlü ve tutarlı bir biçimde yükseltilmesi açısından hem de bu hareketin emperyalizme, kapitalizme bir bütün olarak karşı çıkması açısından çok önemli. Savaşa karşı dünyanın her köşesinden yükselen tepkiler, protestolar, mücadeleler, emperyalizmin saldırısını biraz daha zorlaştırıyor, konumunu, hakimiyetini biraz daha zayıflatıyor. Bu mücadeleler, yığınların sokaklara dökülmeleri, seslerini yükseltmeleri, eyleme geçmeleri, kendilerine güven veriyor, onları güçlendiriyor, gelecekteki daha ileri mücadelelere hazırlıyor. Muhalefet hareketinin daha ileri boyutlar alması, gerçekten emperyalizm karşıtı, kapitalizm karşıtı bir karakter kazanması ise, bir yandan işçi sınıfının ileri atılması ve hareketin başını çekmesinde ama aynı zamanda da onun komünist politik hareketinin oluşumunda ve önderliğinde yatıyor.
ÖNE ÇIKANLAR
NEYDİ VE NEDEN ÇÖKTÜ?
SSCB’NİN KARAKTERİ ÜZERİNE BİR ÇÖZÜMLEME
Süha ILGAZ
Ütopya Yayınevi
KİTAPÇILARDA
Kurtuluş hareketinde olduğu gibi, genel olarak Türkiye sosyalist hareketinde de, yaşamıyla, mücadelesiyle, görüşleriyle özel bir yer tutan, yazarımız, yoldaşımız İsmet Öztürk’ü 19 Kasım 2011 günü kaybetmiştik. Vasiyet ederek bedenini bilimin hizmetine sunduğu Pamukkale Üniversitesi’nde görevi sona erince, O’nu 20 Haziran 2015 günü Rumelikavağı’nda, yoldaşlarının, dostlarının katılımıyla, kızı Ekin’in yanına, doğaya uğurladık.
İSMET ÖZTÜRK YAŞAMI, MÜCADELESİ VE GÖRÜŞLERİ İLE YOL GÖSTERİYOR
SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KARAKTERİNE İLİŞKİN FARKLI DEĞERLENDİRMELER
Sovyetler Birliği eleştirileri ve değerlendirmeleri, işçi sınıfının yeni sosyalizm deneyimlerine yol gösterecek komünizmin geliştirilmesi açısından önem taşır.
GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ: KURTULUŞ’UN ‘YOL AYRIMI’
Çeşitli ‘yol ayrımları’ sonucu bölünmeler ve farklı yönlerde sapmalar yaşayan Kurtuluş hareketinin teori, pratik ve örgütlenmesinin, belirleyici dönüm noktalarıyla ele alınarak “proletarya partisi” hedefi açısından irdelendiği geçmiş değerlendirmesi, “İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin Temel İlkeler” metniyle ileri sürülen perspektifin oluşumunda önemli rol sahibidir.
İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin TEMEL İLKELER
Komünist programın üretilmesi çalışmalarına yol göstermek amacıyla hazırlanan “Temel İlkeler”, işçi sınıfının komünizm mücadelesinde ulaştığı en ileri örgütsel düzeye karşılık gelen Komünist Enternasyonal’in üzerinde kurulduğu politik çizgiyi ifade etme iddiasıyla, bütün sosyalistleri, işçi sınıfının mücadelesine önderlik etmek üzere komünizmi benimsemeye çağırmaktadır.
SİTE HARİTASI
sayı 2 /
sayı 3 /
sayı 4 /
sayı 10 /
sayı 12 /
sayı 13 /
sayı 14 /
Tezkere /
Pakistan /
SDP /
Geçmiş: Kurtuluş / / (formalı)
Anayasa /
Sovyetler Birliği / / (formalı)
İNTERNET SİTESİ ve
ELEKTRONİK POSTA
ADRESLERİ
internet sitesi:
kurtulussosyalistdergi.awardspace.info
erişim sayfası:
kurtulussosyalistdergi.blogspot.com
elektronik posta:
kurtulussosyalistdergi@gmail.com