Ana sayfa

İşçi sınıfının bağımsızlığı

İDEOLOJİK VE POLİTİK MÜCADELE

Komünist programın öneminin küçümsenmesi, komünizm hedefini gözardı ederek işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden bir biçimde çeşitli yönlere doğru savrulmasına yol açar. Kısmi ve geçici amaçlar doğrultusunda yalpalamak, parçalanmak yerine nihai amacı doğrultusunda işçi sınıfı hareketini birleştirecek olan, komünist programın harekete yol göstermesi, tek tek mücadeleleri genel hedefe tabi kılmasıdır.

SÜHA ILGAZ

 

SINIF MÜCADELESİNİN BOYUTLARI

Tarih, özel mülkiyetin ortaya çıkıp insanların üretim ilişkilerindeki konumları temelinde bölünmesinden beri, sınıflar mücadelesi tarihidir. Sınıflar mücadelesinin maddi temeli, insanın insanı sömürmesi, insan emeğinin yarattıklarına başka insanlarca el konulmasıdır. Bu anlamda sınıflar mücadelesinin kaynağında ekonomik çıkarlar ve ekonomik mücadele yatar.

Üretim ilişkilerinde üretim araçlarının mülkiyetine ve bunun biçimine bağlı olarak gruplara, sınıflara bölünmüş insanlar arasında, bir tarafta başka insanları sömürmek, diğer tarafta bu sömürüye karşı durmak, ondan kurtulmak çabası, sınıflar arasındaki çelişkileri doğurur, mücadeleleri, çatışmaları körükler. Sınıf mücadelelerinin kaynağı maddi çıkarlardır; bu mücadelede koşullar, hedefler, bunlardaki değişim, yine ekonomik ilişkilerdeki konumlara, değişimlere dayanır. İnsanların bir bölümünün, bir sınıfın, başkalarının emeklerine, ürünlerine el koyması, sömürmesi, o sınıfın ekonomik egemenliğine karşılık gelir. Belirli bir sömürü ilişkisinin ortadan kalkması, bu sömürüden kurtuluş da, ona karşılık gelen ekonomik ilişkinin değişmesini, ekonomik egemenliğin son bulmasını gerektirir. Ama egemen sınıf sömürüsünü, güçle, iktidarla gerçekleştirir, korur; maddi çıkarları bir bütün olarak elde etmek için mücadelenin, ekonomik egemenliğin aracı, politik mücadeledir, politik egemenliktir.

Sınıf mücadelesi, temelde maddi, ekonomik çıkarlar içindir; ama bu mücadelede politik mücadele belirleyici bir rol oynar. İnsanın insanı sömürmesi, baskı ve zor olmadan gerçekleşemez; sömürülenler, baskı ve zor uygulanarak bu konumlarında tutulmak durumundadır. Maddi çıkarlar ancak güçle sağlanır; ekonomik egemenliğini kurmak, sürdürmek, korumak isteyen sınıf baskıya, zora, şiddete başvurur. Sömürüye dayanan bir toplumsal sistem, baskı ve şiddetin toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olarak yerleştirilmesini gerektirir; baskı ve şiddetin sistemleştirilmesi, kurumsallaştırılması, politik üstyapı, devlet biçimini alır. Belirli bir sömürü ilişkisi belirli bir baskı ve ezme ilişkisine, belirli bir ekonomik egemenlik belirli bir politik egemenliğe, belirli bir egemen sınıf belirli bir devlet iktidarına karşılık gelir. Bu çerçevede, politik mücadele karşılıklı güçlerin birbirine göre etkinliğini artırma mücadelesi özelliğini taşımakla birlikte, bu mücadelenin temsil ettiği çıkarların gerçekleştirilmesi, toplumsal yapıda bütünlüklü bir değişimi, politik egemenliğin değişmesini gerektirdiği ölçüde, iktidarı politik mücadelenin hedefine yerleştirir.

Sınıflar mücadelesi, temelde ekonomik çıkarlardan kaynaklanır; bunları elde edebilmek için güce, iktidara yönelik politik mücadele, hedeflerine, sonuca ulaşmakta belirleyici olur. Ama sınıf mücadelesi yalnızca ekonomik mücadele ve politik mücadele ile sınırlı değildir. Ekonomik çıkarlar için mücadele, güç ve iktidar için mücadeleye yaslandığı, bağlandığı, politik mücadeleyle tamamlandığı gibi, mücadelede üstün gelebilmek için baskıya, zora, şiddete başvurulmasına, düşünceleri kazanma çabası da eşlik eder. Mücadele yalnızca kaba güce dayanmaz; birbirleriyle mücadele içindeki taraflar, öncelikle en geniş kesimi ikna ederek kendi taraflarına çekip güçler dengesini kendi lehine çevirmeye çalışırlar. Çelişen çıkarlarını gerçekleştirebilmek isteyen güçlerin birbirlerine üstün gelmeye çalıştığı sınıflar mücadelesinde baskı ve zor ile ikna, farklı koşullarda birbirlerine göre ağırlıkları değişse de, her zaman birlikte başvurulan araçlardır. En küçük bir talep için mücadeleden iktidar mücadelesine kadar her mücadelede, bu mücadelenin ifadesi görüşleri ileri sürmenin, hâkim kılmaya çalışmanın önemi yadsınamayacağı gibi, egemen sınıfın egemenliğini, baskı ve şiddet uygulamanın yanı sıra, iktidarının meşruluğuna, haklılığına geniş kesimleri inandırarak sağladığı da açık bir gerçektir. Bu çerçevede, ideolojik mücadele de, ekonomik mücadele ve politik mücadele gibi, sınıf mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Mücadele sürdüren güçler, sınıflar, çıkarlarını elde etmek, gerçekleştirmek için, karşıtlarına maddi güçleriyle, politik mücadeleyle üstün gelmeye çalışırken, karşıtını tecrit etmek, zayıf düşürmek ve kendi tarafının desteğini artırmak üzere, çıkarlarına karşılık gelen düşünceleri savunmak ve bunları olabildiğince geniş ölçekte kabul ettirmeye çalışmak durumundadır. Özellikle sömürücü sınıflar, toplumun azınlığı olmaları nedeniyle, toplumun çoğunluğunun çıkarlarıyla çelişen çıkarlarını yalnızca baskı ve şiddete dayanarak gerçekleştiremezler; kendi çıkarlarını toplumun çıkarları olarak sunmak, kabul ettirmek için de sürekli çaba içindedirler. Diğer bir anlatımla, egemen olan maddi, ekonomik ilişkiler temeli üzerinde, bu ilişkileri korumaya, sürdürmeye hizmet eden politik ilişkilerin, politik yapının hâkimiyeti bu temelle uyum taşırken, bu ilişkileri yansıtan görüşlerin, düşüncelerin toplumdaki yaygınlığı, ağırlığı da yine aynı ilişkilerin varlığını korumasının, sürdürmesinin olmazsa olmaz bir aracıdır, dayanağıdır. Toplumun azınlığının, egemenliğini sürdürebilmek için, toplumun çoğunluğunun çıkarlarının açıkça karşıtı olan sömürü ilişkisini gizleyebilmesi, –toplumun çoğunluğunun çıkarına olarak göstermek üzere– üzerini örtmesi gerekir. Bu durumda, bir toplumsal egemenlik ilişkisi yerleştirilip korunduğunda, ekonomik egemenliğin ve politik egemenliğin yanı sıra, ideolojik egemenlik de söz konusudur. Kısacası, genelde, toplumda egemen olan sınıf, aynı zamanda ideolojik olarak da egemendir.

Egemen sınıfın egemenliğini, sömürüsünü korumak, sürdürmek doğrultusundaki ideolojik görüşler, insanı insandan çok eşyayla eşitleyen, tanrının iradesinin hâkimiyetini ileri süren ya da bireysel özgürlüklere sığınan çeşitli biçimler alsa da, sınıfların varlığını, sınıf mücadelesini örten, gizleyen bir nitelik taşır. Sınıfların ve sınıf mücadelesinin üzerini örten düşüncelerin, bakış açısının benimsetilmesi, sömürülen yığınların durumlarını, egemen ilişkileri kabullenmelerine yardım ettiği için, sömürücü azınlığın, egemen sınıfın egemenliğini sürdürmesini sağlar. Ama ne kadar üzeri örtülürse örtülsün, sınıf mücadelesi mutlak anlamda engellenemez, yok edilemez. Toplumsal ilişkiler içerisinde sömüren ve sömürülen, ezen ve ezilen konumlarında bulunan, maddi çıkarları birbirleriyle çelişen insanlar, her an, her adımda birbirleriyle karşı karşıya gelirler. Parça parça da gerçekleşiyor olsa, birbirlerinden kopuk, habersiz insanlar tarafından da sürdürülse, bu mücadelenin bilincinde olunup olunmamasından bağımsız olarak, sınıflar arasındaki mücadele, nesnel bir gerçeklik anlamında, şu ya da bu biçimde, şu ya da bu ölçekte, ama her zaman mevcuttur; bir bütün olarak durdurulamaz, ortadan kaldırılamaz.

Bu açıdan, sınıflar mücadelesini gizlemek için üzerini örten düşüncelerin, ideolojilerin işlevi, sınıf mücadelesini durdurmak değil de, bu mücadelede, bir tarafın, ezen, sömüren azınlığın lehine, diğer tarafı, ezilen, sömürülen çoğunluğu, birleşip ileri atılmasını yavaşlatarak, geciktirerek zayıf düşürmektir. Öte yandan, parça parça sürmekte olan mücadeleler içerisinde, aslında bu mücadelelerin belirli bir ana ve yere özgü olmadığı, farklı anlarda ve farklı yerlerde aynı ilişkilerin söz konusu olduğu, bunların bir bütünlük ve genellik taşıdığı ortaya çıktıkça ve görüldükçe, saflaşma ve mücadele gerçekten toplumsal bir boyut kazanır, toplumsal ölçekteki bir sınıfın karşısına toplumsal ölçekteki karşıt sınıf çıkar, mücadele eder. Ezilen, sömürülen sınıfların, toplumun çoğunluğunun çıkarı, parça parça, birbirlerinden kopuk süren mücadelelerini birleştirerek ileri atılmakta, güç kazanmaktadır. Mücadele birliğini sağlamayı kendiliğinden ve tesadüfi olmaktan çıkaracak olan ise, egemen sınıfın sınıf mücadelesini örten, gizleyen görüşlerine, düşüncelerine karşı, ezilen sınıfların kendi sınıfsal çıkarlarını savunan, birliğini, mücadelesini ilerletmesini sağlayan görüşleri, düşünceleri geliştirmek, hakim kılmaya çalışmaktır. Bu anlamda, sınıf mücadelesinde ideolojik mücadelenin yeri özel bir önem taşır.

Tekrar vurgulamak gerekirse, çok çeşitli konulardaki düşünceler, değer yargıları, görüşler, sınıf mücadelesini bir yönde ya da aksi yönde etkiler. Toplumun azınlığını oluşturan sömürücü sınıflar, toplumun çoğunluğunun çıkarlarına aykırı olan egemenliklerini sürdürebilmekte, kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarına uygun gösteren görüş ve düşüncelerden, toplumsal gerçekliği çarpıtan ideolojilerden, sömürülen yığınlara sömürücü azınlığın çıkarlarının kendi çıkarları gibi benimsetilebilmesinden yararlanırlar. Bunun karşısında, ezilen ve sömürülen sınıfların, üzerlerindeki baskı ve sömürüye direnebilmeleri, bu durumdan kurtulabilmeleri ise, öncelikle, egemen sınıfın ideolojik etkinliğini kırabilmelerine, kendi mücadelelerini yükseltmelerine hizmet edecek düşüncelere, görüşlere, bakış açılarına sahip olmalarına, kendi sınıfsal çıkarlarını ifade eden bir ideolojiyi benimsemelerine bağlıdır. Bu anlamda, var olan düşünceleri, değer yargılarını, görüşleri etkileyen, belirleyen, bunların bütünlüklü bir sistemine karşılık gelerek belirli bir dünya görüşünü, bakış açısını ifade eden ideolojiler, toplumsal sınıflardan bağımsız, tarafsız değildir; sınıfsal çıkarlara hizmet eder, sınıfsal niteliktedir. Bu temelde ideolojik mücadele de sınıf mücadelesinin bir boyutunu oluşturur.

KOMÜNİZM, İŞÇİ SINIFININ BİLİMSEL İDEOLOJİSİ

Sınıf mücadeleleri tarihi içerisinde, baskının, sömürünün olmadığı, insanların eşit biçimde ortak zenginlikten yararlandığı bir toplum özlemi, ezilen sınıfların mücadelelerine eşlik etmiş, bayrak olmuştur. Ezilen sınıflar, mücadelelerinde insanların iyiliğini, dayanışmasını yücelten ahlaki tutumlara, görüşlere yönelirken sömürücüler, egemen sınıflar, bu düşüncelerin var olan toplumsal ilişkileri sarsmayacak biçimde sınırlanmasından, egemen ilişkilerin kitlelerce kabullenilmesine hizmet ederek ezilen sınıfların mücadelesini zayıflatacak, bastıracak biçimlere dönüştürülmesinden yana olmuş; bu temelde ezen ve ezilen sınıflar arasında ideolojik mücadele sınıf mücadelesinin ayrılmaz bir parçasını oluşturmuştur. İnsanların baskıdan, sömürüden kurtulup ortak zenginliği paylaştığı toplumsal yaşamını savunan bir ideal olarak, bir ütopya olarak sosyalizmin tarihi de sınıflar mücadelesi tarihine paralellik taşır. Tarih boyunca ezilen sınıfların mücadeleleri içinde gelişen, onların taleplerinin, özlemlerinin ifadesi olan sosyalizm, kapitalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte işçi sınıfının mücadele hedeflerinin temsilcisi, ideolojisi oldu.

Sınıf mücadelesinin parçası olarak ideolojik mücadelede savunulan görüşler, düşünceler, –çatışma içerisinde olan sınıfların çıkarlarının karşıtlığı temelinde– karşıt hedefler doğrultusunda karşıt işlevlere sahiptir. Sömürücü azınlığın egemenliğini korumaya hizmet eden ideolojiler, ezilen yığınların mücadelelerini zayıflatmak, engellemek üzere gerçekliği çarpıtan, gizleyen bir nitelik taşırken, ezilen, sömürülen sınıfların mücadelelerini geliştirmelerini sağlayacak görüşler, ideolojiler, sömürülen çoğunluğun içinde bulunduğu ilişkilerin bilincine vararak bu koşulları değiştirmek amacıyla mücadeleye atılabilmesi için toplumsal gerçekliği açığa çıkarmak, ortaya koymak durumundadır; yani ideolojik mücadeleyle, egemen sınıflar gerçekliği çarpıtarak yığınları aldatırken ezilen sınıfların çıkarı gerçekliğin gösterilmesi ve bilince çıkarılmasındadır.

Sosyalizm de, baskının, sömürünün olmadığı bir toplum özleminin ifadesi olarak ezilen sınıfların mücadelelerinde ortaya çıkmış olmakla birlikte, kapitalizmin gelişmesiyle, ezilen sınıflar arasında ilk defa işçi sınıfında, gerçekleşebilmesinin maddi koşullarına kavuşmuştur. Yalnızca işçi sınıfı –toplumsallaşan üretimi gerçekleştirirken üretim araçlarının mülkiyetine sahip olmayan işçi sınıfı– nesnel bakımdan, üretim araçlarını toplumsallaştırarak sosyalist üretimi örgütleme, sosyalizmi kurma ve kendisiyle birlikte bütün toplumu, insanlığı kurtarma yeteneği taşır. Bu durumda, işçi sınıfı sosyalizmi, bir yandan insanlığın sınıflı toplumlar tarihi boyunca baskıdan, sömürüden kurtuluş özlemini temsil ederken, diğer yandan da toplumsal gelişme ve gerçekliğe bütünüyle karşılık düşer; dolayısıyla toplumsal gelişmenin insanlığın kurtuluşunun koşullarının ortaya çıktığı aşamasında ideal ile gerçekliğin buluşmasıdır. Bu anlamda, sosyalizm, işçi sınıfının sınıfsal çıkarlarına, mücadelesine hizmet eden bir ideolojidir, ama aynı zamanda da, toplumun, insanlığın çıkarları, işçi sınıfının çıkarlarından geçtiği, işçi sınıfının çıkarları toplumsal gerçekliği çarpıtmakta, gizlemekte değil, aksine ortaya koymakta olduğu için, gerçekçi bir dünya görüşüdür, gerçekliğin en kesin ifadesidir.

İşçi sınıfı sosyalizminin bir yandan işçi sınıfının sınıfsal çıkarlarını temsil ederken diğer yandan toplumsal gerçekliği ifade etmesi –gerçekliğin açıklanması, anlaşılması bilimlerin konusunu oluşturduğundan– bilim alanına bağlanır. Bu temelde işçi sınıfı sosyalizmi bilimsel bir ideolojidir ve bilimsel sosyalizm, komünizm adını alır. Buna bağlı olarak, bilimsel sosyalizm, işçi sınıfının dünya görüşünü oluşturmakla birlikte, sınıf mücadelesi içerisinde işçi sınıfının çıkarlarını temsil etmekten öteye, bu mücadelenin koşullarının, özelliklerinin, gelişiminin bilimsel olarak incelenmesine, çözümlenmesine dayanır.

Bilimsel sosyalizm, komünizm, toplumsal gerçekliğin bilimsel olarak tam bir açıklamasını ifade etmelidir; aynı zamanda da sınıf mücadelesi içinde işçi sınıfını temsil etmeli, genel ve nihai hedeflerine bağlayarak onun mücadelesine yol göstermelidir. Komünizmin bilimsel temelde ortaya koyduğu hedeflere ulaşmanın maddi gücü işçi sınıfıdır; komünizmin hedefleri, ancak işçi sınıfının mücadelesiyle elde edilebilir. Sınıf mücadelesinde işçi sınıfının başarısını, zaferini ise, yalnızca mücadele koşullarının bilimsel bir çözümlenmesine dayanan komünizmin bu mücadeleye yol göstermesi sağlayabilir. Bu anlamda, komünizm, işçi sınıfının ellerinde maddi güce kavuşmalı; işçi sınıfı da, komünizmi benimsemeli, mücadelesini komünizme bağlamalıdır.

İşçi sınıfının komünizmi benimsemesi, komünizm hedefine sahip olması, mücadelesinin ve bilincinin belirli bir düzeyine karşılık gelir. İşçi sınıfı gündelik yaşam ve çalışma koşulları içerisinde, bu koşulları iyileştirme ihtiyacı duyup bu yönde çabalara girmeye başlarken durumuna ilişkin ilk bilgileri edinmeye, bunların bilincine varmaya da başlar. Gündelik mücadele daha çok ekonomik nitelikte olduğu ölçüde, buna eşlik eden bilinç de daha çok ekonomik bilinç düzeyinde kalır. İşyerinden yerel ya da bölgesel ölçeğe kadar tekil mücadeleler içerisinde işçi sınıfının bölümleri, koşullarının, çıkarlarının ortaklığını gördükçe, toplumsal ölçekteki bir sınıfın parçaları olduklarını anlar, sınıf bilinci gelişir. İşçi sınıfının ekonomik mücadelesi içerisinde devletle karşı karşıya gelmesi, ekonomik olarak egemen sınıfın, kapitalist sınıfın, devleti de elinde tuttuğunu, politik olarak da egemen olduğunu görmeye başlaması, politik bilinci uyandırır. Ancak bu düzeydeki politik bilinç, henüz var olan toplumsal düzen içerisinde, kapitalizm çerçevesinde konumunu iyileştirme, düzene muhalefet etme ile sınırlıdır. Buna karşılık, işçi sınıfının kapitalizmi, sınıfları ortadan kaldırmak, kendisiyle birlikte insanlığın kurtuluşunu sağlamak için ihtiyaç duyduğu politik bilinç, mücadelesini genel ve nihai hedeflerine bağlayan komünist bilinçtir. İşçi sınıfı, komünist bilinci ise, ancak bütün sınıfların ve devletin birbirleriyle ve kendisiyle ilişkilerinin komünizm açısından açıklanmasıyla kazanabilir.

İşçi sınıfının gerek nesnel gelişimini sağlayan, gerek ideolojisinin, komünizmin maddi temelini yaratan kapitalizmdir, kapitalizmin gelişmesidir. Ama egemen sınıfın bütün toplumla birlikte işçi sınıfı üzerinde ideolojik olarak da egemen olduğu kapitalizm koşullarında, –işçi sınıfı, içgüdüsel olarak komünizme eğilimli, yatkın olsa da, bilimsel komünizmi doğrudan üretemediğinden– işçi sınıfının komünist ideolojisine sahip olması, komünist bilince ulaşması kendiliğinden bir süreç değildir. Bunun için, burjuva ideolojik egemenlikten kopuşun yanı sıra, eğitimli aydınların gerçekleştirdiği bilimsel bir çalışmayla komünizmin geliştirilip işçi sınıfına iletilmesi de gerekir. Diğer bir deyişle, bilimsel komünizm işçi sınıfının kendiliğinden hareketinin dışından geliştirilip onunla birleştirilmeli ve işçi sınıfının komünizmin önderlik ettiği hareketi oluşturulmalıdır. Komünizmin işçi sınıfı hareketiyle birleşmesi, ona önderlik etmesi ise, işçi sınıfının mücadelesini zafere ulaştırabilmesi, insanlığın kurtuluşunu sağlayacak tarihsel misyonunu başarabilmesi için önkoşuldur.

İŞÇİ SINIFININ İDEOLOJİK BAĞIMSIZLIĞI

İşçi sınıfının başarıya ulaşabilmesi, diğer sınıfların karşısına bağımsız olarak çıkabilmesine, bağımsız mücadelesini geliştirebilmesine bağlıdır. Kendi bağımsız mücadelesini yükseltemediği sürece, işçi sınıfı, başka sınıfları desteklemekten, onların hedeflerine, çıkarlarına hizmet etmekten kurtulamaz. Bu nedenle işçi sınıfı, her bakımdan diğer bütün sınıflardan bağımsızlığını sağlamalı ve korumalıdır.

Bunun için, işçi sınıfı, öncelikle diğer sınıflardan bağımsız örgütlenmeli, unsurlarının, üyelerinin sınıfsal kökeni açısından, organik olarak, işçi sınıfı niteliği taşıyan bağımsız sınıf örgütlerine sahip olmalıdır. Yine işçi sınıfı, başka sınıfların politik hareketlerinin kuyruğuna takılıp düzene muhalefet etmekle sınırlı kalmamak için, bağımsız politik hareketine sahip olmalı ve toplumsal etkinlik, hegemonya, iktidar hedefleriyle bağımsız politik mücadelesini sürdürmeli, yükseltmelidir. Öte yandan, işçi sınıfının başka sınıfların peşine takılması, başka politik hareketlerin işçi sınıfının kısmi ve kısa vadeli taleplerini nispi anlamda savunmaları temelinde ortaya çıktığı için, işçi sınıfının bu kısmi ya da kısa vadeli taleplerinin ve mücadelelerinin onun genel ve nihai çıkarlarına, mücadelesine bağlanması, tabi kılınması özel bir önem taşır. İşçi sınıfının mücadelesi, –toplumsal kurtuluş hedefine ulaşmak açısından da, gündelik hareketinin tekil kazanımları açısından da– başarılı olabilmek için, var olan kısmi mücadelelerden kalkan, bunları birleştirip nihai hedefine tabi kılarak geleceğe yönelen bir doğrultu izlemelidir. İşçi sınıfının kısmi ve anlık sorunlara ilişkin mücadelelerinin genel ve nihai mücadelesine bağlanmasını, hizmet etmesini, böylece bugünden yarına ilerlemesini sağlayacak olan ise, komünizm hedefine kadar mücadele koşullarının bilimsel olarak çözümlenmesine dayanan bakış açısı, ideoloji olan bilimsel komünizmin işçi sınıfının mücadelesine yol göstermesidir. Bu anlamda, bilimsel komünizmin, işçi sınıfının bağımsız ideolojisinin geliştirilmesi ve korunması, işçi sınıfının bağımsız mücadelesini yükseltmesinin öncelikli gereğidir.

İşçi sınıfının mücadelesini başarabilmesi, bilimsel komünizmin önderliğine, o da öncelikle işçi sınıfının genel ve nihai hedeflerini bilimsel olarak ifade eden komünizmin geliştirilmesine ve korunmasına, yani işçi sınıfının ideolojik bağımsızlığına bağlıdır. İdeolojik bağımsızlığının korunabilmesi için, işçi sınıfının komünizmi benimseyen kesiminin, burjuva ideolojisinin egemenliği altındaki kitle içerisinde erimeyip ayrıca örgütlenmesi gerekir. Komünistlerin işçi sınıfının kitleleriyle ilişkilerini geliştirmelerini sağlayan çeşitli örgütlenmeler var olmakla birlikte, özel olarak komünist örgütlenme, yalnızca komünistleri içeren, sınırları belirli bir örgütlenmedir. Komünist örgütlenme, işçi sınıfının komünist partisi, politik çalışma ve mücadele yürütmenin yanı sıra, sınıfın yığınları üzerinde burjuvazinin ideolojik etkinliğini kırma, komünizmi hâkim kılma mücadelesinin, ideolojik mücadelenin aracıdır. Egemen toplumsal-ekonomik ilişkilerin bunlarla uyumlu düşüncelerin, görüşlerin yeniden üremelerine, toplumu etkilemelerine neden olması, öte yandan kapitalizmin gelişmesi içerisinde, ara sınıfların iflas ederek işçi sınıfı saflarına sürüklenmeleri ya da işçi sınıfı içindeki tabakalaşmada konumu burjuvaziyle işbirliğine yatkın kesimlerin oluşması gibi, sınıflardan birbirlerine geçişler olması ve bununla birlikte, çeşitli sınıfların birbirleriyle ilişkileri içerisinde o sınıfların çıkarlarına, bakış açılarına karşılık gelen görüşlerin, değer yargılarının da birbirlerini etkilemesi, aktarılması, ideolojik mücadeleyi sürekli kılar. Bu durumda, sınıf mücadelesinin bir parçası olarak işçi sınıfının ideolojik mücadelesinin, diğer bir ifadeyle, bütün diğer sınıfların ideolojilerine karşı komünizmin etkinliği için mücadelenin kesintisiz sürdürülmesi de bir gerekliliktir.

Komünizmin savunulması, etkinliği için ideolojik mücadelenin en önemli aracı komünist örgütlenmedir, partidir. Ancak karşılıklı mücadele içerisinde diğer sınıfların işçi sınıfı üzerindeki etkileri, dolaylı olarak onun komünist parçasına, örgütlenmesine kadar uzanır. Komünizmin içerisinde, işçi sınıfının komünizmi hedefleyen mücadelesinin çıkarlarından sapan, uzaklaşan ve giderek revizyonizm, oportünizm biçimini alan eğilimlerin belirmesinin temeli, sınıf mücadelesinde, sınıflardan birbirlerine geçişlerle, sınıfsal dalgalanmalarla birlikte, işçi sınıfı üzerinde başka sınıfların etkilerinin yansımalarıdır. Sınıf mücadelesinin sürekliliği, aynı zamanda işçi sınıfının ideolojik bağımsızlığının korunması için başka sınıfların etkilerinin komünizme yansımalarına karşı, oportünizme, revizyonizme karşı mücadelenin de sürekliliğini zorunlu kılar.

Vurgulandığı gibi, işçi sınıfının, mücadelesini başarıya ulaştırabilmek için, bütün diğer sınıflara karşı korumak zorunda olduğu bağımsızlığının bir boyutu da ideolojik bağımsızlığıdır. İşçi sınıfının ideolojik bağımsızlığı, bir yandan burjuva ideolojisinden kökten bir kopuş olarak komünizmin kendisini kesin çizgilerle ayırması, tanımlaması, diğer yandan işçi sınıfı dışındaki sınıfların ideolojilerinin kendi içindeki yansımalarına karşı mücadeleyi de sürekli kılması demektir. Buna bağlı olarak işçi sınıfının ideolojik bağımsızlığı, komünizmin işçi sınıfı dışındaki sınıfların çıkarlarına hizmet eden ideolojiler olarak oportünizmden, revizyonizmden bağımsızlığı anlamına, komünizmin kendi içinde oportünizme, revizyonizme izin vermemesi ve onlarla arasındaki sınırları belirgin biçimde çizerek bu akımları dıştalaması anlamına gelir.

Başka sınıfların işçi sınıfı üzerindeki etkileri, daha çok sınıfın anlık ya da kesimsel talepleri üzerinden, bu talepler için mücadelelerin düzen içine hapsedilerek başka sınıfların amaçlarına hizmet etmesi biçiminde gerçekleşir. Buna paralel olarak, komünizmde ortaya çıkan sapma ve bozulmalar da, geçici ya da kısmi amaçlar uğruna genel ve nihai çıkarların, komünizm hedefinin geriye itilmesi, ertelenmesi doğrultusundadır. Bu bakımdan, işçi sınıfının ideolojik bağımsızlığının korunması için, komünizm hedefine kadar işçi sınıfının mücadele hedeflerini bütünlüklü bir biçimde tanımlayan, bu mücadeleye yol gösteren komünist program hayati önemdedir. Komünist programın öneminin küçümsenmesi, komünizm hedefini göz ardı ederek işçi sınıfı hareketinin kendiliğinden bir biçimde çeşitli yönlere doğru savrulmasına yol açar. İşçi sınıfı hareketini kısmi ve geçici amaçlar doğrultusunda yalpalamak, parçalanmak yerine nihai amacı doğrultusunda birleştirecek olan ise, komünist programın harekete yol göstermesi, tek tek mücadeleleri genel hedefe tabi kılmasıdır.

İŞÇİ SINIFININ KOMÜNİST PROGRAMI

Sınıf mücadelesinde işçi sınıfının kalıcı başarı kazanmasında, nihai hedefe ulaşmasında, politik mücadele belirleyici konumdadır. İşçi sınıfı burjuvazinin toplumsal egemenliğini yıkmak, kapitalizmi ve sınıfları ortadan kaldırmak için politik mücadelesini yükseltmek, politik egemenliği kazanmak zorundadır. Bu doğrultuda, işçi sınıfı, politik hareketini, politik örgütlenmesini yaratmalı, politik mücadelesini diğer sınıfların hareketleriyle mücadele içerisinde geliştirip güçlendirerek burjuvazinin politik egemenliğini devirmek, kendi egemenliğini kurmak üzere ileri atılmalıdır. Öte yandan, sınıf mücadelesinin boyutlarının birbirlerine sıkı bağlılığı temelinde, politik mücadelenin kazanımları, ilerlemesi, güçlenmesi büyük ölçüde ideolojik etkinliğin sağlanmasına dayanır; aralarında birbirlerini aynı yönde etkileyen bir ilişki bulunur. Politik mücadelede mevzi kazanılması, başarılar, genellikle ideolojik mücadeleyle dengelerin kendi lehine çevrilmesini, yığınsal destek kazanılmasını izler; politik mevziler, politik güç de ideolojik etkinliğin daha fazla yaygınlaştırılmasının, ideolojik egemenlik mücadelesinin aracı, manivelası olur.

İşçi sınıfının politik mücadelesinin başarısı için, ideolojik mücadele –ideolojik etkinliğin politik mücadelenin gelişimini sağlaması açısından olduğu gibi, politik mücadelenin işçi sınıfının nihai kurtuluşu hedefine bağlanması açısından da– önem taşır. İşçi sınıfının politik mücadelesi, komünizmi hedeflemeli; politik hareketi, işçi sınıfına komünizmin önderliğini ifade etmelidir. Yalnızca komünizm hedefi, kapitalizmin ortadan kaldırılmasını sağlayabilir; komünizm hedefine sahip olmayan politik hareket, düzen sınırları içinde kalarak bir düzen hareketine dönüşür ve sonuçta burjuvazinin egemenliğini sürdürmesine hizmet eder. Bu yüzden, işçi sınıfının bilimsel ideolojisi olarak nitelenen komünizm, işçi sınıfının politik mücadelesine yol göstermeli, politik hareketinin hedefini, doğrultusunu tanımlayarak onun bir bileşeni olmalıdır.

İşçi sınıfının komünist politik hareketi, komünist işçi partisidir; komünizm hedefinin bu hareketi belirlemesini sağlayan da komünist işçi partisinin programıdır, komünist programdır. İşçi sınıfının genel çıkarlarını, nihai kurtuluşunun koşullarını ifade eden komünist program, var olan tek tek mücadelelerin bu hedefe bağlanmasının, kısmi mücadelelerin politik egemenlik mücadelesi doğrultusunda birleştirilmesinin çerçevesini sunar. Bu açıdan, bilimsel ideolojisi komünizm temelinde işçi sınıfının politik hedeflerini sıralayan komünist program, işçi sınıfının ideolojik mücadelesini politik mücadelesine bağlamanın aracıdır.

Komünist program, işçi sınıfının politik mücadelesine yol gösterir, içinde bulunulan koşullarda hedeflerini ortaya koyar. Bu bakımdan komünist program, işçi sınıfının politik mücadelesinin en önemli unsurlarındandır, politik bir belgedir. Aynı zamanda da işçi sınıfının sınıfsal çıkarlarını, genel ve nihai çıkarlarını ifade eder; komünist programı, bu doğrultuda, işçi sınıfının dünya görüşü, ideolojisi belirler. Komünist programda somutlanan, işçi sınıfının politik mücadelesi ile ideolojik mücadelesi arasındaki bu ilişki, bu anlamda, işçi sınıfının politik mücadelesinin farklı yönlere savrulmayıp nihai hedefine yönelmesini sağlamanın aracıdır.

İşçi sınıfının ideolojisinin toplumsal gerçekliğe uygun düşmesi ve bilimsel olması temelinde, komünist programın işçi sınıfının ideolojisi tarafından belirlenmesi, bu programın bilimsel bir çözümlemeye dayanması biçimini alır. Bu bakımdan öncelikle, işçi sınıfının ideolojisi doğrultusunda, var olan toplumdan sınıfsız toplumun üst aşamasına kadar işçi sınıfının mücadelesinin koşulları araştırılmalı, incelenmeli, komünizm mücadelesinin özellikleri, aşamaları, gerekleri bilimsel olarak ortaya konulmalıdır. Komünist program ise, böyle bir bilimsel çalışma temeli üzerinde, dayanaklarını buradan alarak işçi sınıfının komünizm mücadelesinin politik hedeflerini ifade etmeli, ileri sürmelidir.

Komünist program, işçi sınıfının mücadelesinin, koşullarının genellemesidir, önündeki politik hedeflerin sıralanmasıdır, politik bir belgedir. Bu anlamda komünist program, işçi sınıfının politik mücadelesinin, hareketinin parçası, pratiğinin belirleyicisidir. İşçi sınıfı hareketine bu derece sıkı bağlarla bağlı olmasına rağmen, program, bilimsel bir çalışmaya dayanması gerektiği için, hareketin içinden kendiliğinden doğmaz. Komünist program, işçi sınıfının mücadelesinden, hareketinden bağımsız değildir; hareketin koşullarının, gelişiminin incelenmesine dayanmalı, harekete yol göstermeli, hizmet etmelidir. Ama komünist program, hareketin, pratiğin doğrudan, kendiliğinden bir ürünü değil de, ayrı bir alan olarak teorinin, bilimsel teorik çalışmanın bir ürünü olmak durumundadır. Pratik çalışma ve teorik çalışma iki ayrı alana karşılık gelir ve bu iki alanın birbirlerinden farklı, kendilerine özgü nitelikleri nedeniyle, biri diğerinden otomatik olarak kendiliğinden doğmaz; ayrı ayrı iki alanda da o alana özgü çalışma yerine getirilmelidir. Pratik çalışmanın yanı sıra sürdürülmesi zorunlu olan teorik çalışma içerisinde, toplumsal gerçeklik ve işçi sınıfının mücadelesi bilimsel olarak incelenmeli, hareketin başarıya ulaşabilmesinin gereklerini ifade eden, tanımlayan komünist program, bu temelde üretilmelidir.

Komünist program, işçi sınıfının mücadelesinin koşullarının teorik çözümlenmesine dayanan ve işçi sınıfının hareketine, politik mücadelesine, pratiğine yol gösteren politik bir belgedir. Program, politik talepler, hedefler ileri sürerek pratiğe yol göstermekle birlikte, bu ilişki ya da belirlenim de her ana ve alana ilişkin bir mutlaklık biçiminde değildir, belirli bir dolayımı gerektirir. Yani programın politik mücadeleye, pratiğe yol göstermesi demek, atılacak her adımın, uygulanacak her taktiğin önceden programda tastamam tasvir edilmiş olması demek değildir. Program, bu derece ayrıntıya girmemeli, hareketin genel hedeflerini, genel doğrultusunu tarif etmelidir. Program, işçi sınıfının mücadelesinin genel hedeflerine işaret etmeli, gündelik taktikler ise bu genel hedeflere uygun olarak saptanmalı ve böylece program da gündelik mücadelelere, taktiklere yol göstermelidir. Genel hedeflere oranla daha sınırlı, geçici nitelikteki sorunlara ilişkin tutumlar, partinin kongre kararları gibi, daha alt düzeyde olarak nitelenebilecek, daha koşullu ya da dar kapsamlı belgeleri tarafından saptanmalı, ancak bu kararlar ve benzeri politik tutumlar, programla çelişmemeli, onunla uygunluk taşımalıdır.

Sınıf mücadelesinin bütün dönemeçleri, gelgitleri, ayrıntıları önceden bütün yönleriyle bilinip tanımlanamaz. Bunlar, genel olarak mücadelenin hedefleri ışığında, gelişmelerin akışı içinde incelenmeli ve koşullara bağlı olarak alınması gereken tutumlar belirlenmelidir. Ancak bütün bu tutumların komünist programın yol göstericiliğinde, ona uygun olarak saptanması, genel hedeflerin göz önünde tutulması, tek tek kısmi ya da geçici taleplerin, mücadelelerin farklı yönlere savrulmak yerine birleştirilmesini, nihai hedefe bağlanmasını, böylece işçi sınıfının mücadelesinin bütünlük, tutarlılık içerisinde güçlenerek daha da gelişmesini, kurtuluşu yönünde ilerlemesini de sağlar.

Komünist program, tek tek gündelik sorunlara ilişkin tutumları kendisi içermemeli, mücadelenin genel doğrultusunu çizmekle yetinmelidir. Bu biçimde ayrıntıya girmemesi, komünist programın günlük her değişiklikle yenilenmesi, değiştirilmesi gereğini ortadan kaldırır. Bu anlamda, var olan toplumsal koşulların, temel özelliklerine karşılık gelen bir çözümlemesine dayanan komünist program, bu koşulların temel olarak değişmediği bütün bir devir için geçerli olur. Ancak sınıf mücadelesinin koşullarında köklü bir değişiklik sonucunda yeni bir dönemin, yeni bir devrin gündeme gelmesi, programın da değişmesini, yenilenmesini gerektirir.

PROGRAMIN DEĞİŞMESİ:
DEĞİŞEN KOŞULLAR YA DA ANLAYIŞ

İşçi sınıfının mücadelesini sürdürdüğü var olan toplumsal koşulların temel özellikleri açısından değişmesi, yeni toplumsal koşulların yine bilimsel olarak incelenmesini ve komünist programın da buna dayanarak söz konusu değişikliği ifade edecek şekilde değişmesini, yeni koşullara uygun talepleri, hedefleri ileri sürmesini gerektirir. Bu anlamda, farklı toplumsal koşullarda işçi sınıfının önündeki mücadele hedefleri, ittifakları, stratejisi farklıdır ve farklı toplumsal koşullara farklı programlar karşılık düşer. Ama aynı toplumsal koşullarda komünist olarak nitelenen birden fazla programın ileri sürülmesinden de kolaylıkla anlaşılabileceği gibi, farklı programların üretilmesinin, öne sürülmesinin nedeni yalnızca toplumsal koşullardaki farklılıklar değildir.

Aynı koşullarda farklı programların ileri sürülmesi, savunulması sonucuna yol açabilecek bir etken, işçi sınıfının içerisinde mücadele ettiği toplumsal koşullara ilişkin bilimsel çalışmanın, incelemenin yetersizliğidir; bu programların bir kısmının ya da bütününün dayandıkları araştırmaların toplumsal gerçekliği tam olarak açıklayamaması nedeniyle koşulların çözümlenmesinde farklılıkların ortaya çıkmasıdır. Buna bağlı olarak komünist programın temelinin bilimselliği, toplumsal koşulların doğru bir çözümlenmesine dayanması daha da önem kazanır.

Farklı programların varlığına yol açan diğer bir etken ise, bakış açılarındaki, görüşlerdeki farklılıktır. Farklı bakış açıları, farklı anlayışlar, somut koşulları farklı yönlerden ele alır, değerlendirir; aynı koşullar karşısında farklı sonuçlara ulaşırlar. Bu yüzden, incelemenin, değerlendirmenin bilimselliği, gerçekliğe uygunluğu kadar, bu değerlendirmenin kendisine göre gerçekleştirildiği bütünlüklü bakış açısı, dünya görüşü, ideoloji önem taşır. Bu açıdan da, programı belirleyen ideolojinin niteliği öne çıkar; bu ideoloji belirli sınıfsal çıkarları ifade ettiğine göre, onun belirlediği program da yine bu sınıfsal çıkarlara hizmet etmek durumundadır. Sonuçta, farklı sınıfsal çıkarları ifade eden farklı ideolojilere, farklı programlar, farklı mücadele yolları, çizgileri karşılık gelir.

Farklı ideolojilerin politik mücadele düzeyinde kendisini farklı programlarla ortaya koyması, farklı sınıfsal çıkarlar doğrultusunda mücadelelerin, programın yol göstericiliğinde kısmi mücadelelerin birleştirilip hedefe bağlanmasıyla –bu dolayımla– temsil edilmesi, politik mücadelede programa özel bir işlev yükler. Program, belirli bir politik hareketi, diğer bütün politik hareketlerden, hedefleri, amaçları, bunların sınıfsal niteliği temelinde, ayırır, tanımlar; o politik hareketin, örgütün, partinin politik birliğinin ifadesidir. Komünist program da, işçi sınıfının politik mücadelesinin hedefine komünizmi koyarak, kısmi mücadelelerini bu hedefe bağlayıp genel ve nihai çıkarlarını temsil ederek işçi sınıfının komünist politik hareketinin, komünist partisinin tanımlayıcısıdır, ayırt edicisidir. Buna bağlı olarak komünist programın kabulü, komünist partinin bir üyelik koşuludur; komünist program, bütün parti ve üyeler için bağlayıcıdır, uyulması zorunludur. Bu biçimde komünist program, komünist partinin bileşimini belirler, sınırlarını çizer.

Program, politik hareketin sahip olduğu, savunduğu politik çizginin ve politik mücadelede temsil ettiği sınıfsal çıkarların en özlü ifadesidir. İşçi sınıfının komünizm mücadelesinin, komünist politik çizginin en özlü ifadesi olarak da komünist program, komünist partinin bileşiminin belirleyicisidir, partide yer alıp almamanın birinci ölçütüdür. Bu anlamda, komünist partinin bütün üyelerinin programı benimsemesi, ona uyması zorunlu olduğu gibi, bunun tersi yani programın kabul edilmemesi, çiğnenmesi de üyelikten çıkartılma, ihraç nedenidir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, programın ayrıntılılık derecesinin ölçüsü biraz daha önem kazanır. Partinin sınırlarını çizen, onun içine aldıklarıyla dışında bıraktıklarını birbirlerinden ayıran bir işleve sahip olduğuna göre, komünist program, işçi sınıfı komünizmi içerisinde değerlendirilebilecek ve komünist parti içinde birlikte bulunabilecekleri birbirlerinden ayırmaya, dıştalamaya neden olacak ayrımlara, ayrıntılara girmemeli, buna karşılık işçi sınıfı komünizmini, oportünizm, revizyonizm de dahil diğer bütün politik çizgilerden ayıracak, onların varlığına izin vermeyecek kadar da kapsamlı, yeterince ayrıntılı olmalıdır. Bu, komünist programın dayandığı bilimsel çalışmanın, komünizmin diğer bütün politik akımlardan ayrımını çizecek, oportünizmden, revizyonizmden kopmasını, arınmasını sağlayacak biçimde daha da titizlikle gerçekleştirilmesini gerektirir. Komünist program da, bu temelde belirgin, kesin ifadelere kavuşmuş, işçi sınıfının diğer bütün sınıflar, tabakalar ve onların kendisi üzerindeki etkileri karşısında politik hedeflerini temsil ediyor olmalıdır.

Diğer bütün sınıfsal çıkarlardan, bütün politik akımlardan işçi sınıfı komünizminin ayrımını çizmesine bağlı olarak, komünist program, komünist partinin bağımsızlığını sağlamanın bir aracı olur. Bu temelde, komünist programı benimsemeyenlerin, çiğneyenlerin partiden çıkartılmaları, dıştalanmaları da, aynı zamanda, revizyonizmin, oportünizmin partide varlığına izin vermemeye, başka sınıfların etkilerine karşı işçi sınıfı komünizminin bağımsızlığını korumaya hizmet eder. Bu çerçevede, komünist program, işçi sınıfının komünist partisinin oportünizmden, revizyonizmden bağımsızlığını korumasında örgütsel işlev kazanır.

İşçi sınıfının komünist partisi, oportünizmden, revizyonizmden bağımsızlığını korumalıdır; program da bu doğrultuda işlevlidir. Komünist program, işçi sınıfının komünist politik çizgisini, oportünizmden, revizyonizmden ayrımını çizerek ifade etmeli; programın benimsenmemesinin, çiğnenmesinin partiden dışlanmayı, atılmayı getirmesi ise, komünist partinin oportünizmden, revizyonizmden bağımsızlığına hizmet etmelidir. Ama bu, programın asla tartışma konusu olamaması veya mutlak değişmezliği demek de değildir. Elbette partinin gelişim süreci ve mücadele içinde, programın yanlış ya da eksik, düzeltilmesi gereken yanları ortaya çıkabileceği gibi, işçi sınıfının mücadele koşullarının değişmesi de program değişikliğini gerektirebilir. Bu durumda, böyle bir değişikliğin gerçekleşebilmesi de, benimsenmiş olanla çelişen saptamaların ifade edilebilmesi ve öneri olarak partiye sunulabilmesi ile mümkün olabilir, ancak. Bu noktada, çeşitli görüşlerin ileri sürülebilmesi, tartışmaya açılabilmesi, farklı görüşlerin sağlıklı bir biçimde değerlendirilmesiyle işçi sınıfının komünizm mücadelesinin gereklerine uygun düşen sonuçlara, çözümlemelere ulaşılabilmesi açısından, örgütsel işleyişler, mekanizmalar önem kazanır. Bir yandan parti içinde tartışmanın ve bu tartışmanın sonucuna bağlı olarak program değişikliğinin bütün olanakları demokratik bir işleyişin gerekleriyken bir değişiklik gerçekleşinceye kadar da var olan programın parti çalışmasında uygulanmaya devam edilmesi, eylem birliğinin koşulu ve aracıdır.

Gelişimin engellenmemesi için, değişime izin veren bir yapı gerekir. Toplumsal koşullar değiştiğinde, işçi sınıfının mücadele koşulları değiştiğinde, bu mücadelenin başarısı için ona yol gösteren komünist program da koşullara uygun olarak değişmeli, işçi sınıfının yeni koşullardaki mücadele hedeflerini ifade etmelidir. Partinin işleyişi, programın uygulanmasını, eylem birliğinin korunmasını sağlamanın yanı sıra, tartışma ve değişim araçlarını, mekanizmalarını içermezse, koşulların gerektirdiği değişikliklerin gerçekleştirilebilmesinin olanakları güvenceye alınamaz. Program, koşullardaki değişikliğe uygun olarak değişmediğinde, işçi sınıfının mücadelesinin gereklerini, hedeflerini ifade etmekten geri kalacak, uzaklaşacak, giderek farklı sınıfsal içerik kazanacak ve farklı sınıfların çıkarlarını ifade etmek durumunda olacaktır. Bu, toplumsal koşullar değiştiğinde gereken değişikliği gerçekleştiremeyen, uyum gösteremeyen programın sınıfsal niteliğinin değişmesine, işçi sınıfının komünist politik çizgisini temsil etmekten çıkmasına karşılık düşer.

Toplumsal koşullar değiştiğinde, işçi sınıfının komünist politik çizgisini temsil etmek üzere, yeni koşullarda mücadele hedeflerini ifade edecek biçimde, komünist program da değişmelidir. Ancak komünist programa ilişkin her değişimin ya da değişiklik önerisinin toplumsal koşullardaki değişikliğin gereği olduğu söylenemez. Bu durumda, bir diğer olasılıkla, söz konusu değişim, işçi sınıfının mücadele koşullarından çok, bakış açısındaki, anlayıştaki bir değişikliğe karşılık düşer. Diğer bir anlatımla, program değişikliği, bir durumda işçi sınıfının mücadele koşullarındaki değişikliğin bir ifadesi ve işçi sınıfı komünizminin gereği iken, diğer durumda, programı belirleyen ideolojinin değişmesinin göstergesidir ve işçi sınıfı komünizminden uzaklaşmaya, ayrılmaya karşılık gelir. Bu bakımdan, içinden bulunulan koşullara bağlı olarak, komünist programa ilişkin her türlü değişikliğin engellenmesi de, tersine programın değiştirilmesi de, onun komünist niteliğinin bozulması sonucuna neden olabilir; yani genel olarak ne program değişikliklerinin engellenmesi ne de her değişikliğin gelişim adına benimsenmesi, işçi sınıfının komünist politik çizgisinin sürdürülmesini güvenceye alamaz ve dolayısıyla kurallaştırılamaz. Bu yüzden, oportünizmin, revizyonizmin hâkimiyetine izin vermemek, işçi sınıfı komünizminden sapmamak için, her durumun ayrı ayrı ele alınmasından, işçi sınıfının mücadele koşullarının bilimsel bir titizlikle sürekli incelenmesinden ve ideolojik mücadelenin sürekli kılınmasından başka yol bulunmamaktadır.

Program değişikliği, bir durumda koşulların değişmesinin, başka bir durumda anlayışın değişmesinin ürünüdür ya da sonucudur. Program, partinin, politik hareketin savunduğu anlayışı, ideolojik-politik hattı en özlü biçimde somutlaştırır. Farklı programlar –koşullarda farklılık söz konusu değilse– anlayıştaki farklılığı gösterir. Bu anlamda, politik hareketin, partinin benimsediği anlayış değiştiğinde, değişim, program değişikliğinde (çeşitli tarihsel örneklerdeki gibi komünizmden uzaklaşıldığında ve işçi sınıfının ideolojik bağımsızlığından taviz revizyonizmin hâkimiyetiyle sonuçlandığında, komünist programın yerine revizyonist tezlere dayanan programın kabul edilmesinde) gözlenebilir. Bu yönde değerlendirildiğinde program, politik hareketin, partinin sınıfsal niteliğinin öncelikli bir boyutu, göstergesi işlevi yüklenir. Bu çerçevede, programın komünist niteliğinin savunulması, korunması, komünist politik hareketin, partinin sınıfsal niteliğinin korunmasının önemli bir parçasını oluşturur.

Komünist programın niteliği açısından belirleyici olan, işçi sınıfının mücadelesinin bağımsızlığına bağlı kalarak, var olan koşullardan sınıfsız toplumun üst evresine kadar hedeflerini ifade etmesidir. Komünist programın yol göstericiliği, işçi sınıfının mücadelesinin komünizmi hedeflemesinin güvencesidir. İşçi sınıfının mücadelesinin birliğini, bağımsızlığını, düzen sınırları içine hapsedilememesini ve bu temelde kendisiyle birlikte tüm insanlığın kurtuluşu amacına ulaşabilmesini, ancak komünizm hedefinin benimsenmesi, sınıf hareketine komünist programın önderliği sağlayabilir.

Komünist program, işçi sınıfının koşullarının, toplumsal koşulların komünizm açısından bilimsel incelenmesine dayanmalıdır. İşçi sınıfının mücadelesinin bağımsızlığını koruması, hedeflerine ulaşması için komünist program belirleyici önem taşıdığına göre, komünist programın oluşturulması sınıf hareketinin öncelikli bir gereksinimidir. İşçi sınıfının komünist partisinin temel bir bileşeni olarak komünist programın yaratılması için, işçi sınıfının –küresel ölçekten yerel ölçeğe kadar– mücadele koşullarının incelenmesi yönünde ve aynı zamanda buna dayanarak komünizm mücadelesinin gelişme olanaklarının, yönelimlerinin, perspektiflerinin, taktik ve stratejilerinin çözümlenmesi doğrultusunda teorik çalışma gerçekleştirmek, komünistlerin ertelenemez görevidir.

TEMMUZ 2012

14

ÖNE ÇIKANLAR


SSCB NEYDİ VE NEDEN ÇÖKTÜ

NEYDİ VE NEDEN ÇÖKTÜ?

SSCB’NİN KARAKTERİ ÜZERİNE BİR ÇÖZÜMLEME

Süha ILGAZ

Ütopya Yayınevi

KİTAPÇILARDA

SUNUŞ


İSMET ÖZTÜRK (ÇÖRTÜK İSMET)

Kurtuluş hareketinde olduğu gibi, genel olarak Türkiye sosyalist hareketinde de, yaşamıyla, mücadelesiyle, görüşleriyle özel bir yer tutan, yazarımız, yoldaşımız İsmet Öztürk’ü 19 Kasım 2011 günü kaybetmiştik. Vasiyet ederek bedenini bilimin hizmetine sunduğu Pamukkale Üniversitesi’nde görevi sona erince, O’nu 20 Haziran 2015 günü Rumelikavağı’nda, yoldaşlarının, dostlarının katılımıyla, kızı Ekin’in yanına, doğaya uğurladık.

İSMET ÖZTÜRK

İSMET ÖZTÜRK YAŞAMI, MÜCADELESİ VE GÖRÜŞLERİ İLE YOL GÖSTERİYOR


SOVYETLER BİRLİĞİ DEĞERLENDİRMELERİ

SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KARAKTERİNE İLİŞKİN FARKLI DEĞERLENDİRMELER

Sovyetler Birliği eleştirileri ve değerlendirmeleri, işçi sınıfının yeni sosyalizm deneyimlerine yol gösterecek komünizmin geliştirilmesi açısından önem taşır.


GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ

GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ: KURTULUŞ’UN ‘YOL AYRIMI’

Çeşitli ‘yol ayrımları’ sonucu bölünmeler ve farklı yönlerde sapmalar yaşayan Kurtuluş hareketinin teori, pratik ve örgütlenmesinin, belirleyici dönüm noktalarıyla ele alınarak “proletarya partisi” hedefi açısından irdelendiği geçmiş değerlendirmesi, “İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin Temel İlkeler” metniyle ileri sürülen perspektifin oluşumunda önemli rol sahibidir.


TEMEL İLKELER

İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin TEMEL İLKELER

Komünist programın üretilmesi çalışmalarına yol göstermek amacıyla hazırlanan “Temel İlkeler”, işçi sınıfının komünizm mücadelesinde ulaştığı en ileri örgütsel düzeye karşılık gelen Komünist Enternasyonal’in üzerinde kurulduğu politik çizgiyi ifade etme iddiasıyla, bütün sosyalistleri, işçi sınıfının mücadelesine önderlik etmek üzere komünizmi benimsemeye çağırmaktadır.


İNTERNET SİTESİ ve
ELEKTRONİK POSTA
ADRESLERİ