ABD ekonomisinin içinde bulunduğu durgunluğa ve yaklaşmakta olan krize ne tür bir yanıt vereceği ve nasıl bir strateji oluşturacağı merakla bekleniyordu. Malezya, Rusya, Endonezya derken kriz büyüklerden Japonya’ya sıçramış, içine ABD’ni de almıştı. Borsalardan kaçış güvenli pazar arayışı sermayenin yönünü bu ülkeye yöneltmiş ama burada da bir durgunluk olduğundan kriz her yönüyle en önemli kapitalist merkezde etkili olmaya başlamıştı. Piyasalardaki belirsizlik giderek artıyordu. İşte ne olduysa o sırada oldu ve tarih 11 Eylül’ü gösterdiğinde Yeni Dünya’nın simgelerine yönelik uçak saldırısı içine Pentagon’u da alarak, son yirmi ve ağırlıklı olarak da on yılda, yerleştirilmeye çalışılan sisteme dair ne varsa yerle bir etti. Ve dünya hızlı bir oluşum ve karmaşanın içine yuvarlandı. Sonuç olarak yeni bir dönemin başladığı yargısında birleşenler çoğunluğu oluşturuyorlar ama başlayan dönemin ne olduğu konusunda bu derece yaygın bir ortaklık bulunmuyor.
Birinci dünya savaşının başlamasına resmi neden oluşturan suikast olayına benzetilen uçak saldırısının sorumlusu olarak gösterilen Bin Ladin ise çıplak gözle görülen bir denksizliği ifade ediyor. İleri sürüldüğü gibi ortada bir savaş olmadığının kanıtı olacağı, savaş iddiasını ileri sürenler tarafından bilindiğinden olsa gerek, askeri operasyonun ideolojik altyapısı hızla oluşturulmaya başlandı. İlk elden ciddi yanlış sayılabilecek erken açılımlar da yapılmadı değil; örneğin haçlı seferi benzetmesi gibi. Ama geçmiş on yılın egemen paradigması olan küreselleşmeci ideolojiye bir çeşit reddiye, bu yeni paradigma ile oluşturulmuştu bile. Artık, terörizm ve teröristler, medeniyetin temsilcisi Batı’nın ve onun da en has temsilcisi ‘Amerikan vatandaşının’ baş düşmanıydı ve ‘medeni dünya’ Amerikanın yanında yer alanlar ve almayanlar ayrımına göre belirlenecekti.
Küçük olaylar büyük çıktılara neden olabiliyorlarsa, arka planda büyük bir kriz var demektir. 11 Eylül saldırısı ile başlayan ‘savaş terörü’ bu bakışla ele alındığında doğru saptamalara ulaşmak mümkün gözüküyor.
ABD ve İngiltere’nin Afganistan operasyonu, kapitalist merkezlerin enerji ve hammadde kaynaklarını denetleme ve nüfuz alanları oluşturma savaşımının, Afganistan’ı da aşan bir ölçekte ele alındığını gösteriyor. Bölgede anlaşmış gibi gözükenler bile her an bir çıkar farklılaşması yaşayabiliyorlar. Şu aşamada aynı masada bir poker oyununa oturulmuş ve taraflar oyunda varım demişlerdir. Taraflardan, Almanya ve Rusya epeyce bir süredir birlikte davranmaktadırlar. Çin uzun dönemde Japonya’nın bölgesel işbirliği tekliflerine kayıtsız kalamayacaktır. Operasyon bu yönüyle düşünüldüğünde ABD’nin bölgedeki yalıtılmışlığına bir yanıt oluşturmakta ve bu devlet, bölgeye doğrudan kendi yerleşmeyi tercih etmiş gözükmektedir. Böyle bakıldığında içine girilen eşzamanlı kapitalist krizin, kapitalist merkezlerin rekabetini ciddi ve tehlikeli bir boyuta sıçrattığı, yoksulluk ve sefalet içindeki ezilen halkların üzerinden roketler ve uçaklarla, karşılıklı gövde gösterisi yapıldığı hemen görülebilmektedir.
İleri sürüldüğü gibi bir savaş değildir yaşanan. Savaş karşılıklı ordularla ve devletlerle olur. Burada taraflar bile belirsizdir. ‘Kızım sana söylüyorum gelinin sen anla’ deyişi yaşananları güzel ifade etmektedir. Taraflar operasyonda yanyana gözüken ülkeler ve sermaye gruplarıdır. Bu durum emperyalizmi, duvarın yıkılmasından bu yana dönüş eğilimlerinin güçlendiği eski sömürgecilik uygulamalarına bir adım daha yaklaştıracaktır. Bölgeye yönelik geniş çaplı askeri operasyonla kapitalist rekabet, son sözlerin söylenmesi hali olan ‘savaş durumunu’ da olasılık dahiline sokmuştur.
Bütün dünya artık ‘demokrasi gömleğinin’ daraltılacağı bir sürece de girmiş bulunuyor. Çin Uygurlara, Ruslar Çeçenlere, İsrail Filistinlilere, Türkiye de Kürtlere yönelik müdahalelere başladı ya da buna yönelik hazırlık içindeler. Avrupa Birliği’nin ve uluslararası sermayenin istekleri doğrultusunda Anayasa değişiklikleri gerçekleştiren TBMM, 82 anayasasının ruhunu korumayı sürdürdü ve her değişikliği yapar gibi gözüküp özel yasa ile düzenleneceğini öngördü. ‘Ama’ ile başlayan 82 anayasası da başka bir şey yapmamıştı. Ve bu arada milletvekili maaşları ile birlikte önemli bir karar daha çıktı; dışarıya asker gönderme yetkisini hükümete veren yasa.
‘Savaş operasyonu’nun Afganistan ile sınırlı kalmaması, Irak’a da yayılması durumunda, Türkiye önemli bir kaygıyı yaşayacak ve olası bu durumu istemiyor. Bu kaygı, Irak’ın otoritesinin şöyle ya da böyle gevşemesi durumunda Kürt devletine yönelik bir oluşum olabileceği doğrultusunda. İran - Irak savaşında savaş Irak aleyhine sonuç verecekken Amerika ve İran’a, bölgede bir boşluğa izin veremeyeceğine ve Musul ve Kerkük bölgesine askeri birlik yerleştireceği yönünde protesto çeken Türkiye, Afganistan müdahalesine asker gönderirken esas olarak yine böyle bir müdahale için birliklerini hazırlıyor. Böylesi bir müdahale ekonomik olarak çıkışsızlık karşısında, iç politikada baskıcılığın dozunu artırmanın gerekçesini de hazırlamış olacak.
Ve son olarak üstünde durulması gereken bir konu da şu: Dünyanın ve bölgenin dengelerinin yeniden oluştuğu bu ortamda Kürt siyasal hareketinin yürüttüğü stratejinin değerlendirilmesinde yeni koşulları ve gelişmeleri gözönünde bulundurmak gerekiyor.
KASIM 2001
1
ÖNE ÇIKANLAR
NEYDİ VE NEDEN ÇÖKTÜ?
SSCB’NİN KARAKTERİ ÜZERİNE BİR ÇÖZÜMLEME
Süha ILGAZ
Ütopya Yayınevi
KİTAPÇILARDA
Kurtuluş hareketinde olduğu gibi, genel olarak Türkiye sosyalist hareketinde de, yaşamıyla, mücadelesiyle, görüşleriyle özel bir yer tutan, yazarımız, yoldaşımız İsmet Öztürk’ü 19 Kasım 2011 günü kaybetmiştik. Vasiyet ederek bedenini bilimin hizmetine sunduğu Pamukkale Üniversitesi’nde görevi sona erince, O’nu 20 Haziran 2015 günü Rumelikavağı’nda, yoldaşlarının, dostlarının katılımıyla, kızı Ekin’in yanına, doğaya uğurladık.
İSMET ÖZTÜRK YAŞAMI, MÜCADELESİ VE GÖRÜŞLERİ İLE YOL GÖSTERİYOR
SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN KARAKTERİNE İLİŞKİN FARKLI DEĞERLENDİRMELER
Sovyetler Birliği eleştirileri ve değerlendirmeleri, işçi sınıfının yeni sosyalizm deneyimlerine yol gösterecek komünizmin geliştirilmesi açısından önem taşır.
GEÇMİŞİN DEĞERLENDİRİLMESİ: KURTULUŞ’UN ‘YOL AYRIMI’
Çeşitli ‘yol ayrımları’ sonucu bölünmeler ve farklı yönlerde sapmalar yaşayan Kurtuluş hareketinin teori, pratik ve örgütlenmesinin, belirleyici dönüm noktalarıyla ele alınarak “proletarya partisi” hedefi açısından irdelendiği geçmiş değerlendirmesi, “İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin Temel İlkeler” metniyle ileri sürülen perspektifin oluşumunda önemli rol sahibidir.
İşçi Sınıfının Komünist Programı İçin TEMEL İLKELER
Komünist programın üretilmesi çalışmalarına yol göstermek amacıyla hazırlanan “Temel İlkeler”, işçi sınıfının komünizm mücadelesinde ulaştığı en ileri örgütsel düzeye karşılık gelen Komünist Enternasyonal’in üzerinde kurulduğu politik çizgiyi ifade etme iddiasıyla, bütün sosyalistleri, işçi sınıfının mücadelesine önderlik etmek üzere komünizmi benimsemeye çağırmaktadır.
SİTE HARİTASI
sayı 2 /
sayı 3 /
sayı 4 /
sayı 10 /
sayı 12 /
sayı 13 /
sayı 14 /
Tezkere /
Pakistan /
SDP /
Geçmiş: Kurtuluş / / (formalı)
Anayasa /
Sovyetler Birliği / / (formalı)
İNTERNET SİTESİ ve
ELEKTRONİK POSTA
ADRESLERİ
internet sitesi:
kurtulussosyalistdergi.awardspace.info
erişim sayfası:
kurtulussosyalistdergi.blogspot.com
elektronik posta:
kurtulussosyalistdergi@gmail.com